Üye
(104 Puan)
|
İnfaza çekilmiş saatlerin akrep vuruşuyla,:
haylaz kasım kapısındayım…Ağzımda bir esnemelik toprak kokusu var…Sele serpemi düştün adıma…Önüme düşmüş köle kentlerin efendisi misin cümlelerimin…Martıların sipariş simitlerinden, susam tanelerinde satıldın bir mısranın vapur gözlerine…Yağmur sonrası sağır aynaların 50. durağındayım…Gelmeyecekse ellerin suskunluğuma yüz yüze gelmiş biz çoğulundan arlanmalıyım...
Suskunluğun haramından geçiyor, gözümün nikotin kokulu düşleri…Baharların karanfil öpüşüne düşüyorsa cemreler, vebali sen ol rüyalarımın…
Güzergâhı sapa kalıyor içime zamanın… Dokunuşunun ıslaklığını aldatır,üstüme devrik okunan alın ya(lnı)z(lığ)ım…Ve zamanın eskiliğinde adına varamıyor ömrüm… Sensizlikle konuşmalıyım…
Anne;
Anne; beni aşka mesul kılsana… Ruhum züleyhanın kaderinden bir ç/alıntı ,hadi beni duana mubah tutsana…Ben bedenime verilmiş cümlelerin satır arası molasındayım…Anne beni yaşamda dün saysana…Ben hep kestirmeden ağladım anne,duydun mu…Ben hep geçip gitmenin peşinden geçtim…Bırak suskunluğumu da ,düşeyim…
“Allah’ım; kaç sabra rast geldim …
Kaç direnişe secde eyledim…
Kulsuzluğun gazabını duymayan var mı?”
Usulca ört özümü anne,usulca ört ki yalnızlığım ses çıkarmasın…Bağışlasın beni anne; eze eze ölüm bulaştırdığım saçların beni bağışlasın...Körpe kadınlığının koynunda uyuttuğum endişeli cinnetlerinin kokusunu sindirdim sıfatına…Anne beni bağışla…Sokaklarında endişeli oyunların tetikçisi küçük kız
küçük kızını pişmanlığıyla harla…Anne beni anla…Yalan olmak zormuş anne…Bak amansızlığın yağmalamasında, bir ölüm korkusu mezar taşımda…Bir ölüm korkusu anne ,bir ölüm kokusu...
|