Üye
(65 Puan)
|
Korkma bebeğim, yerin yanım..:
eninle beraberken huzur bulduğum uçsuz bucaksız mavi sular şimdi ürpertiyor içimi, gözlerini görüyorum çünkü derinliklerde. Gözlerinin mavisini yansıttığın sonsuzluğa bakıyorum şimdi. Dalgaların üzerime doğru her gelişinde içime akıyor yavaş yavaş sensizlik…
Ve ben çaresizim ve ben korkuyorum.. Nasıl alışır bu yürek sensizliğe... Nasıl uyurum göğsümde sen olmadan, nasıl huzur bulurum gülüşün olmadan…
Sensizliğin ne olduğunu bilmiyorum, sanki hiç sensiz kalmadım ben, senden öncem yok, sensiz ne yapılabilinir ki... Yürüyebilir miyim örneğin, konuşabilir miyim, nefes alabilir miyim, gülebilir miyim, yazabilir miyim, ölebilir miyim? Bir sürü soru işareti ile oturuyorum şimdi gözlerinin karşısında, deniz kıyısında. Saat 20:00. Evdesindir şimdi… Ya müziği açmış elinde bir kadeh şarap gözlerin dalmıştır derinlere, ya tv’yi açmış şuursuzca basıyorsundur tuşlara kanal değiştiren… 5 gün oldu yüzünü görmeyeli, sesini duymayalı. Söylesene ne yapıyorsun şimdi?
Hiç ummadığım ama bir o kadar da beklediğim bir anda çıkmıştın karşıma. Tüm boşluklarımı doldurmuş, tüm eksiklerimi tamamlamıştın. O halde sevgilim, neden neden uzağımdasın şimdi? Gözlerinin kıyısından ayrılıp arabaya biniyorum. Dalgalardan sonra radyoda çalan şarkı akıyor yüreğime bu defa… “Sessizliğin çözüm değil biran düşün bizi ne olur, uzaksın olmadığın kadar bu gidişin sonu hayır değil anla…” Gözlerimden akan yaşları büyük bir hızla siliyorum, arabayı çalıştırıp şeritleri beyaz olması gerekirken şimdi asfaltla bir olan gri yola atıyorum kendimi. Sen her zaman derdin ya “yerim yanın”, sesin kulağıma fısıldıyor şimdi bu sözü. Dönüp bakıyorum büyük bir heyecanla yan koltuğa, yüzümde aşırıya kaçmış hadsiz, kontrolsüz bir sevincin yaratmış olduğu gülümseyişle. Sen ilk kez bana yalan mı söyledin sevgilim? Yerin yanımdı… Yalnızım şimdi… Yoksun sen… Neden? Yaşadığım hayal kırıklığının ardından gördüğüm şeyle irkiliyorum, dikiz aynasına gözüme çarpan bu kişi de kim ilk kez gördüğüm? Yüzünde şizofrenvari bir ifade, amaçsız, huzursuz, sahipsiz, şuursuz, bomboş bakan bu şişmiş gözler de kime ait? Bu ben olamam, ben sensiz olamam… 5 gün oldu yüzünü görmeyeli, sesini duymayalı. Söylesene ne yapıyorsun şimdi?
Ayrılığımızı hazmedememin yanı sıra yakıştıramıyordum da bu durumu bize… Bunca aşka, sevgiye hasret kişilerin göbeğindeyken, sevgisizliğin onların karakterlerine ve hayatlarına yapmış olduğu tahribatı görürken, özünde sevgi yada aşktan en ufak bir kırıntı olmayan ilişkilerle sahte mutluluk pozları çizen aşıklara değil aşksızlara şahit olurken, bu durum yakışmıyordu bize… Bir şeyler yapmalıydım kayıp olarak nitelendirdiğim bu 5 günün ardından. Bir şeyler yapmalıydım yaşadığımı bile hissetmediğim bu 5 günün ardından… 5 gün oldu yüzünü görmeyeli, sesini duymayalı. Söylesene ne yapıyorsun şimdi?
İbre 160’ı gösteriyordu, kalbim gibi direksiyonu da zor zaptediyordum. Buna rağmen diğer elime telefonumu aldım. Bir yandan direksiyonla beraber sesimin titremesini de kontrol altına almaya çalışırken, diğer yandan beynimden geçen tüm kelimeleri bir cümle altında toplamaya çalışıyordum. Tam bu heyecanı yaşıyordum ki, telefonum çalmaya başladı. Kimin aradığını bilmiyordum ama senin aradığına emindim. Ekrana baktım, yaşamıma anlam katan gözlerinle sen ordaydın. “My wife”… Seni böyle hissetmiş, böyle kaydetmiştim. Bunun gururuyla ve telefonu açtığımda sesimin çıkıp çıkmayacağına dair yaşadığım telaşla telefonu açtım.
Konuşmama gerek kalmamıştı. Sen az önce yazıya döktüğüm hislerimin aynısını yaşadığını anlatıyordun kurduğun devrik cümlelerle. Bu yüzden sana hep diğer yarım demiştim işte… Öyle heyecanlı, öyle hızlı, öyle devrik cümlelerle konuşuyordun ki, bir yerden sonra söylediklerini dinlemek yerine sesinle sakinleştiğimi fark ettim. İbre 40’ı gösteriyordu şimdi. “Seni çok seviyorum” diye lafını kestim “sensiz yaşayamam”. Sustun, gözyaşların eşliğinde iç çekişin konuşmaya başladı benimle. Her şeyi anlatıyordu... Kendime geldiğimde kapındaydım. Yukarı çıkmaya başladım, sen sessizliğinde 5 gün boyunca tüm yaşadıklarını anlatıyordun hala... Zile bastım, kapı açıldı, sen hıçkırıklarla omzuma yaslandığında kaskatı olmuş elinden telefonu aldım, gözyaşlarını silerken “korkma bebeğim” dedim. “Ölene dek, yerin yanım”…
|