~~~ AH MİNE`L AŞK ~~~: Pazartesi günü kitapçıya uğrayıp yine o kadar kitabı görünce kendimden geçip her birine el atıp onu mu alsam bunu mu alsam derkeenn, o kadar zaman gördüğüm halde hiç bakmadığım Elif Şafak’ın Aşk kitabını almış bulundum.. Aşk.. Üç gizemli harf bence..ve bir okadar derin.. deryaları saklıyor anlayana.. Türlü türlü aşklar var yeryüzünde, kimbilir hangisini anlatıyordu.. Pek çekmemişti ilgimi.. Arka kapağını okuyunca hımm dedim güzeldir bu.. Sonra bir başladım… Bugün 3.gün ve kitabı bitirdimJ Çok da sevdim açıkçası.. Kitap içinde kitap gibi… Hem maddi hem manevi AŞK ele alınmış.. Ve sırayla öyle de güzel işlenmiş ki.. Tabi çoğunlukla Şems_i Tebrizi ve Mevlana anlatılmakta.. Hatta Şems ve Mevlana kendi ağızlarından anlatıyorlar birbirilerine kavuşmadan önceki hayatlarını sonra bir yerlerde ruhdaşının var olduğunu anladıklarında ona ulaşmak için gönüllerinin nasıl yanıp tutuştuğunu , bunun için beklediklerini ve nihayetinde gerçekleşen o harika vuslatları.. Ve sonrası.. Şems Mevlana’nın güneşi oluyor gelişiyle, tıpkı adı gibi.. Aralarındaki o bağ.. O AŞK öylesine büyüleyici ki.. Tadamasak da yaşayamasak da öyle bir aşkı, okuyunca işte budur diyorsun gerçek aşk evet böyle bir şey..Anlıyorsun.. Ella ve Aziz Zahara’nın aşkı da son derece gizemli ve sürükleyici olsa da Şems ve Mevlana bambaşkaydı.. Mevlana’yı hamuşa çeviren Şemsin aşkıydı..O gidince Hamuş oluyor Mevlana ve şiiri hiç sevmeyen insan doğunun en büyük en iyi aşk şairi olup çıkıyor.. Kelimeler ruhundan aşkla dökülüyor.. Şems’i de pek sevdim vallahi J
Kitaptan birkaç kesit paylaşayım..
Bir ilahi terennüm edercesine bir nağme çalındı kulağıma, baldan tatlı, tüyden hafif.”Tebrizli Şems,müjde! Duaların kabul olundu! Hazırlan. Bağdat`a gideceksin” dedi bir ses. Tanıdım onu, çocukluğumun koruyucu meleğiydi.
“Bağdat`ta ne bekler ki beni diye sordum?” diye sordum.
“Ruhuna eş biri için dua ettin ya, sana bir yoldaş verilecek. Bağdat`a gittiğinde seni doğru istikamete yönlendirecek kişiyi bulacaksın. Onun yanında soluklanıp tekrar yola koyulacağın anı bekleyeceksin. Sabredeceksin”
Gözlerime minnet yaşları doldu. Artık öteki aleme çekildiğim zaman gördüğüm o adamın ruhdaşımdan başkası olmadığını biliyordum.
Er ya da geç buluşmak vardı kaderimizde. Onu bulduğumuzda o derin, ela gözlerin neden öylesine mahzun baktığını öğrenecektim ve tabii bir de hazan mevsiminde bir gece yarısı nasıl öldürüleceğimi…
Şemsin 40 kuralı var sonra kitapta her duruma uygun düşen..
19.kural: Başkalarından saygı, ilgi, ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin hayde dünya sana diken yolluyorsa sevin, Yakında “gül” yollayacak demektir..
37.kural Tanrı kılı kırk yararak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç, Her insan için bir âşık olma zamanı vardır bir de ölmek zamanı..
40.kural: Aşksiz geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, mecazi mi yoksa dünyevi mi, semavi ya da cismani mi diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğrurur.
AŞK’ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır merkezinde, ya dışındasındır hasretinde…
CEVAPLAR
lezce user
06.02.2010
Üye (65 Puan)
Derler ki Mevlana aslında yanmaya hazır bir kandildi.Şems geldi çerağı ile bu kandili tutuşturdu.
Bu teşbihi yapanlar doğru söyler ama yanan kandil hem kendini hem çerağı yaktı.Ortada ne kandil ne çerağ kaldı.Bir aşk meş`alesi oldu ki ezelden ebede tüm gönülleri aydınlattı,ışıklarıyla yaktı kavurdu.Onu sevenler pervaneler gibi çevresinde döndüler,dönerken de yandılar Şair`in:
Dönükçe etekler yelpazelenir
Döndükçe gönülde aşk tazelenir
dediği gibi
Şimdi Mevlana Şems`in yokluğu içerisinde tesellisiz eriyip inliyordu.
Başına duman renk bir destar sarmış,sırtına da alacadan önü yırtmaçlı bir ferace giymişti.
Uçan kuş,açan çiçek,düşen yaprak,ağlayan gökyüzü gülen neşelenen insanlar herşey Mevlana`ya Şems`i hatırlatıyordu.Hele hatiralar bitmez tükenmez hatıralar,her köşede Şems`ten bir parça,her yanık ses Şems`ten bir nefes Gazel üzerine gazel,ağıt üzerine ağıt yanık mısralara içini döküyordu hep.Bir gazelinde şöyle söçylüyordu
Ey yüzlerce gül bahçesinin canı,yaseminden gizlendin.Ey canımın canı nasıl oldu da benden gizlendin sen?
Gökyüzü seninle aydınlanmada öyle olduğu halde neden gizlenirsin.Bu beden seninle diri.Ne diye gizlendin?
Ey erenler sultanı..Bizden ve iki alemden gizlenirsen caiz fakat şaşılacak şey şu ki sen ey kendinden varlığından geçmiş olan ay
kendinden e gizlendin..
Ey canlara aşikar olan öyle bir gizlendin ki apaçık meydandasın da kendini gizledin...
Şems Mevlana`ya aşk yolunda kılavuzluk etmiş onu aşıklıktan maşukluk durağına iletmiştir.Şems olmasaydı Mevlana,Mevlana olmasaydı Şems olmayacaktı elbet..
Her ikisi de olunca gerçek aşk doğdu...