bakire bir mısra bile kalmadı avuçlarımızda...: nasıl da yağmıyor yağmur
gözlerim sırılsıklam
sahile vuran dalgalar kadar maviyim belki
mavinin her tonu ellerimde
maviler sırılsıklam
köhne bir mekanda mı söylemiştik,
tamburlu şarkıları..?
kimin eli vurmuştu yüreğin hüzzamına..?
sen arkadaş..! Nasıl da yıkılmıştın son notada
uzak değil yakındı ama
yorgundu yaşananlar
bu kadeh de med-cezirlere deyip,
masaya yığılan
ve sürüklenerek bir köşeye yatırılan,
sakallı sarhoş gibi yorgundu yaşananlar
biz değil miydik,
sen değil miydin isimsiz sabahlara sevdalar kazıyan..?
tozlu fotoğraflardaki gülüşünü arama
kayıp gençliğin değil şişelerde gördüğün
günahı bile yeter dediğin o insan
uğruna delirdiğin oyürek
dudaklarının hangi kıyısına demir atıyor şimdi..?
biz değil miydik,
sen değil miydin sevgiyi yürekte arayan..?
çal ustam
konuştur şu tamburun tellerini
köhne de olsa mekan,
sağlamdır bedenlerimiz
körpe yalnızlıklara,
körleşmiş bakışlara,
bir şişe de ben devireceğim
pardon..?
bir şarkı mı istediniz..?
hay hay, lafı mı olur
yalnız hiç susmam başlarsam
yüzsüzüm biraz
beceremem naz yapmayı
hadi çal ustam
çal hadi
sen değil miydin şarkılarla sevişmeyi,
mısralarla oynaşmayı öğreten..?
tüm şarkılar kadın
tüm şarkılar erkek artık
bakire bir mısra bile kalmadı avuçlarımızda
nasıl da yağmıyor yağmur
nasıl da dönmüyor başım
gözlerim sırılsıklam..
CEVAPLAR
lezce user
10.04.2009
Üye (106 Puan)
Kara çalınmış günlerin ertesinde ellerinde güneşlerle gelen yar
Huzuru içirdiğin yüreğim şimdi hüznü içiyor ellerinden bilesin
Yüreğine kanatlanan yüreğin kanadı kırıldı kanıyor
Göğe uçurduğum umutlarım vuruldu bir bir
Hüzün ki yokluğuna katık ettiğim
Yine dolandı eteğime peşimi bırakmıyor ..
Adının her harfini gözyaşıma çizdim ve titrek bir yürekle yokluğuna ektim
Sen avazın çıktığı kadar susarken ben taze çığlıklar yeşerttim sana
Nefes nefes acıyı yonttum adınla
Yokluğuna buladım ellerimi
Yüzüme bölük pörçük diktiğim yamalı gülüşlerdeyim şimdi ..
Ah yar ..
Ah yoluna can diye diye benden geçtiğim
Ah suskunların şehrazatı
Bir çözebilsem boynuma doladığın sessizliğin düğümünü
Bir yudum harf düşse hisseme alfabenden
Yalın ayak çıktığım yokuşlarında düşmeden bir yürüyebilsem ..
Öyle bir acı ki bu nasıl anlatılır bilmem
Kırsan kırılmaz büksen bükülmez
Ateşler yakmaz sular söndürmez ..
Söylesene yar
Hasretini adımlasam kaç adımda biter ?
Özlemin kaç nefestir saysam ?
Bilemezsin ki
Akla sığdıramazsın bu denklemi
Nasıl anlatayım ki daha hal-i pür-melâlimi ..
Sen yine sükutu giyin yar
Dilersen hiç konuşma
Ben kelamlarımı çürüttüm yolunda
Çarpsada bir tokat gibi yüzüme her harfi yoluna heceledim ..
Ve bilesin üstüne aşkı giydirdiğim
Bu yüreğe ben söz verdim
Hiçbir harfi sensiz bir cümleye kurban etmedim ....
lezce user
10.04.2009
Üye (106 Puan)
Geç anladım zamanın da yorulacağını ve o güzelim saatlerin de bir gün duracağını.
`Günaydın` dendiğinde karanlıklarla savaşılmayacağını,
`iyi uykular` dendiğinde güneşin aranmayacağını.
Kimbilir belki yanlış bir yerden başlamıştı hayat,
ama doğmakla anlaşılmaz ki hayatın değeri.
O müthiş kavuşmasını görmeseydim bedenin toprakla,
belki daha da anlamayacaktım hayatın önemini.
Yüreğimin tozunu aldım dün gece.
Geç anladım kıtaların da hareket edebileceğini.
Sanki yürek koca bir atlas da, sınırları var..
Silinmez bölünmez sanki... ama dün gece...
Anladım artık o kadar da zor değil kıtaların hareketi.
İnsan zannediyor ki böyle gelmiş gidecek böyle. değil...
Anlamıyor bir afilli yumruk yüzüne değmedikçe.
Belki bir göktaşı, belki deprem, belki bir çift göz nebileyim.
Bir milat yani...ben sana döksem kelimeleri,
toplasam roman yazsam adına,
mil çekiliyse gözlerine görebilir misin?
Gidince geri dönersin ama, döndüğünde aynı yerde misin?
Ben kelimelerimi sana açık ettim bunca zaman,
hepsine değip geçen rüzgar gibiydin.
Dün gece tozunu aldım eskimiş günlerin.
Bunca zaman sızlamadı da yüreğin,
şimdi mi farkına vardın sevdiğinin.
Kader bir başka kaderle karışınca ancak kadermiş.
Yoksa sen dur orada öyle çini vazoda, dünyanın 9.harikası gibi...
kaderim kaderine değmedikten sonra ne fayda?
Ama geç...
geç anladım yüreğimin bir yangın söndürücüye ihtiyacı olduğunu.
Ve o yangın söndürücünün kendi gözyaşlarım olduğunu.
Meğer kimse söndüremezmiş içimin yangınını benden başka,
meğer kimse ısıtamazmış yüreğimi, ben istemeden.
Şimdi koy bir yanına geçmişi, öbür yanına gelecek günleri..
Hangisinin acısıdır kıtaları sallayan? ..
Hangisidir takdire şayan?
Yüreğimin tozunu aldım dün gece.
Tarihleri karaladım, pusulamı kırdım, kitapları topladım,
mektupları yırttım, gemileri yaktım,
çığlık çığlığa uzandı hayat kollarıma.
Yolculuk bitti ve kıtalarda kader buluşmaları..
Ve seller aşındırıyor artık yüreğimin duvarlarını.
Ağlamak yok, hadi artık sus.
Deli çizgiler atmışsın bunca zaman boynuma.
Ben nice uysal çizginin içinde yeterince oyalanmışım.
Döndürülmüyor zaman en başa...
Yüreğimden çekilen kelimelere bir bak...
neler söylüyor sana...
Sen benim güvercin kırılganlığımı unuttun da,
söylesene biraz geç kalmadın mı bana?
Gitme demişim yüreğime, gitmemiş..
Onca sözcük tıkılıp kalmış, esirgenmiş.
Sonra dökülmüş bir denizin ortasına, değememiş kulaklarına.
Hadi canım, beterin beteri var, üzülmeyelim...
Bir yangın varsa eğer ve sarmışsa tüm bedenini,
biri çıkar susturur ağlayan kelimelerini.
Bundan böyle düzgün çiz yüreğinin mühim çizgisini.
Öyle düzgün çiz ki, tütmesin o yangın yeri.
Malum bir kabulleniş gerekir filmin bittiği yeri.
Bir zamanlar gözlerimi kör, kulaklarımı sağır eden,
hatsız hudutsuz, sevgili.
Bir zamanlar kıtaları hareket ettiren,
coğrafyayı değiştiren, hain savaşçı, kaçınılmaz barışçı.
Ben seni hiç bir zaman `kader` deyip fırlatmadım ki.
Yavaş yavaş eriyip gitti masumiyetin bakirliği.
En güzel yerinde durdurdum şimdi, seyrediyorum eski filmi.
Baştan yazılabilir mi aynı senaryo, tekrar çekilebilir mi aynı film,
oyuncular hala aynı oyuncu mu? ...
Gitme demiştim yüreğime, gitmemiş bak...
Giden başka şeylermiş....
Tozunu aldım yüreğimin dün gece, orada sana ait hiçbirşey kalmamış...!