tr en sk zh ru ro pl nl it fr es el de cs
AnaSayfa lezbiyen Haber lezbiyen Makale lezbiyen Seri ilan lezbiyen İtiraf lezbiyen Duvar lezbiyen Magazin lezbiyen Eğlence lezbiyen Astroloji lezbiyen Forum lezbiyen Sohbet  

Foruma hoş geldiniz


KONU [Forumlar] [Konular]
lezce Tarih : 07.03.2009

Üye
(52 Puan)

      Zor Tercih:
İnsan sevdiğini görmediğinde..

Kıskançlıklarla, kuşkularla, hesaplaşmalarla süren sancılı bir aşkın orta yerindeki bir sevişmeden sonra adam odadan çıktığında başlayan bir hava bombardımanında ev isabet alıyor ve adamın biraz önce geçtiği bölüm çökyor.
Daha iki dakika önce koynunuzda olan birinin yok olduğunu görüyorsunuz.
O korkunç anda kadın, yaşadığı çaresizlik karşısında aslında pek de inanmadığı Tanrı`ya sığınıyor. Dizlerinin üstüne çöküp yalvarıyor.
``İnandır beni, o yaşarsa sana inanacağım. Ona bir fırsat tanı. Bırak mutluluğuna sahip olsun. Bunu yap inanacağım sana.``
Ve Tanrı`yla bir pazarlığa oturup en çok sevdiğini geri alabilmenin karşılığında Tanrı`ya en çok sevdiğini vermeyi öneriyor. Eğer o kapıdan çıkan erkek o kapıdan sağ olarak dönerse o erkeği bir daha hiç görmeyeceğine söz veriyor.
``İnsanlar birbirlerini görmeden de sevebilirler değil mi? Seni hayatlarında bir kere bile görmeden seviyorlar.``
Kapı açılıyor kadının öldüğünü sandığı
erkek içeri giriyor. Ve Graham Greene kadının duygularını şöyle anlatıyor:
``O anda Maurice girdi içeri. Yaşıyordu. İşte şimdi onsuz olmanın ıstırabı başlıyor diye düşündüm ve yine kapının ardında ölmüş yatıyor olmasını istedim.``
Kadın, sevdiği erkeğe kavuşmuş ve onu kaybetmişti. Ve onun yaşadığını gördüğü anda biraz önceki pazarlığın ağırlığını fark edip, ``keşke ölseydi`` diyordu. Bundan sonra, bir insanı görmeden de sevmenin mümkün olup olmadığını öğrenecekti.
Ve kadınla adamın arasında geçen konuşmalar.....
-İnsan sevdiğini görmediğinde aşk biter mi? Düşünsene Tanrı`yı bir kez bile görmedik ama onu seviyoruz.
-Ama benimki o tür bir sevgi değil, Sarah.
-Belki de başka bir tür sevgi yok, Maurice.
Aşk bir insanı Tanrı`yı sever gibi sevmek mi, onu görmeden ama onu hissederek onun varlığına bağlı kalmak mı?
Bir dokunuşa, bir bakışa, bir sese, bir işarete muhtaç olmadan, onu besleyecek bir bedene, bir vaade, bir ümide ihtiyaç duymadan, tek başına da sü
rebilecek kadar güçlü bir sevgi mi aşk? `Sevmeye devam edebilmek için onu görmeliyim` demeyecek kadar büyük bir liman, büyük bir bağlanma mı? Bir ruhun başka bir ruha sarılması ve bu sarılışı bir bedene gerek duymadan da sürdürebilme mi? `Tanrı`yı sevdiğim kadar severim seni` diyebilmek böylesine korkunç bir bağlılığa rıza göstermek mi aşk?
Hayatın içinde insanların sevmek için görmeye ihtiyaç duyduğuna şahit oluyoruz; kaybedişler unutuşları getiriyor; bir bedenin aracılığı olmadan bir ruha bağlılığımızı çok sürdüremiyoruz; `Tanrımız` olmuyor sevdiğimiz; inancımızı çabuk kaybetmye bütün inançsızlar gibi sevgimizin sürmesi için bir kanıt görmek istemeye çok yatkınız. Ama bence aşkı hayatımızın bu kadar önemli bir parçası kılan çabuk vazgeçişler değil; Tanrı`ya `onu yaşatırsan onu bir daha görmemeye bile razıyım, insanlar seni nasıl görmeden seviyorlarsa ben de onu görmeden sevebilirim` diyen birilerinin varlığına inanmamız. İnsanlar Tanrı`yı görmeden seviyorlar. Ama Tanrı`ya inanlar
ın çoğu bir insanın başka bir insanı hiç görmeden sevmeyi sürdürebileceğine inanmıyor. Ben, Tnarı`ya inanan Graham Greene`e inanıyorm, `bir insan başka bir insanı hiç görmeden de sevmeyi` sürdürür. Benim inancımı paylaşanlar bir gün öyle sevmeyi ve öyle sevilmeyi bekleyecekler; bu inanç, onların içine kapatıldıkları küçük hayatların sınırlarını yıkıp onları vaat edilmiş hayallere taşıyacak.
Bir gün biri onlara diyecek ki:
-Belki de başka tür bir sevgi yok.
 
 
 
CEVAPLAR
Sayfalar:  1


 
-----------------------------------------------------
Copyright©2008 - Lezce bir Kodme hizmetidir
-----------------------------------------------------


forum, chat, sohbet, haber, sinema, arkadaş, partner, muhabbet, odaları, odası, kanalı, itiraf, sitesi, siteleri.