" Aşk için Cihad " kurbanları
New Yor'ta eylül ayın da gösterime giren Aşk için Cihad belgeseli, Müslüman eşcinsellerin sorunlarına iki Türk lezbiyenin hikâyesi üzerinden bakıyor
Başlangıçta herşey yolunda ve üç kadın birlikte oturup hayat ve aşk konusunda espriler yapıyorlar.
Sharma’nın, çoğu aşkının peşinden gitmek ile geleneksel toplumların sınırları dâhilinde kalmak arasında yaralayıcı bir seçim yapmak zorunda kalan diğer karakterleri bu tarz bir sıradanlıktan yoksun. İnfaz edilmemek için İran’dan kaçmış olan eşcinsel Payam, Türkiye’deki bir telefon kulübesinden aradığı annesini siyasi sığınma hakkıyla Kanada’ya gitme umutları konusunda bilgilendiriyor. Telefonda annesinin ağladığını duyuyor -ve tabii çöküyor.
Kendisini teselli etmeye çalışan arkadaşlarına şöyle diyor: “Soğan doğruyordum dedi ama anladım ben ağladığını.”
Ortodoks Yahudiler arasındaki eşcinselliğe odaklanan 2001 tarihli Trembling Before G-d (Tanrı Huzurunda Titremek) belgeselinin yönetmeni olan Sandi Simcha DuBowski’nin yapımcı olduğu bu filmde Payam’ın yüzü görülüyor. İran’dan kaçan bir başka genç adam olan Amir ise yüzünü gizliyor, ancak, eşcinsel olduğu için kırbaçlanmasının ardından, kıpkırmızı yarıklarla dolu sırtını gayet net görüyoruz.
Sharma’nın filminde Paris ve Kahire arasında yakalanan iki lezbiyene, Güney Afrika’daki Müslümanları eşcinsellik konusunda eğitmeye çalışan eşcinsel bir imama, ve Nil nehrindeki kötü şöhretli bir disko-yat olan “Queen Boat”ta, Mısırlı yetkililerin eşcinselleri çembere aldığı 2001 polis baskınında tutuklanan genç bir adam olan Mazen’in öykülerine ayrılmış bölümler de var. Bu son olayda, tutuklanıp mahkûm edilmeden önce eşcinsellerin kameralar önünde asker sırasına dizilip yürütülmesi dünya basınında manşetlere taşınmıştı. Mazen de, şu an mülteci olarak yaşadığı Fransa’ya göçmeden önce orada bir yıl geçirmişti. Cezaevinde maruz kaldığı dayak ve tecavüz olaylarını hatırladığında ağlıyor. Ve keza o da annesini, ardında Mısır’da bıraktı.
Mısırlı Mazen bu konuda biraz ilerleme kaydetmiş gibi. Televizyonda kendi yargılanışı izlerken ekrana tükürüyor. Fakat diğerleri, aralarında Güney Afrika’daki imam Muhsin Hendricks de olmak üzere, İslam’ın içinde kalmak ve reform için mücadele etmek konusunda kararlılar. Hendricks, zaman içinde unutulmuş bağımsız akıl yürütme geleneği olan ve “İslam içinde yer bulmamız” için bir yol dediği “içtihad” kavramını yüceltiyor. Bu fikir liberal Müslümanlar arasında yaygın. Bu fikrin Müslüman Arap dünyasının çoğunlu ile daha fazla sürtüşmeye yol açıp açmayacağı ise şimdilik meçhul.
Filmdeki bir söylem kayda değer: Cinsel tercihlerini açık etmekten çok fazla korkan insanların yüzünü gizleyen küçük buğu efekti, mizah ya da kışkırtma amacıyla da kullanılıyor. Birinde, Güney Afrika’dan bir penguenin de bu yolla kimliği gizleniyor -eşcinselliği tercih eden türlere gizliden atıfta bulunma amaçlı mı acaba? Çok güçlü olan bir başka sahnede ise, cezaevinde çok fazla işkenceye maruz kalan Mazen yüzünü kameraya doğrudan açarken Kuran’da buğu efekti var. Böylece yönetmen, filmin tamamını kuşatan soruyu sormuş oluyor: Kimin utanç duyması gerekir; eşcinsel Müslümanların mı, yoksa onlara zulmeden Müslümanların mı?
|
|
Haber Tarihi : 12.11.2008 |
Haber Editörü : Dersuyolf |
«« GERi
|
Bu haber 153685 kez okundu.
|
Haberi Paylaş |
Face
|
Blog
|
Frien
|
Mysp
|
Twit
|
|
Not: Bu sayfalarda yer alan yorumlar kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan lezce.com sorumlu tutulamaz.
Habere Yorum Yaz |
|
bu belgeselin çok güsel oldugunu duydum..izlemek lazım...iran da escinselligin ortaya çıkmasıyla yani dejenere olunmasıyla birlikte idama kadar gittigini duymustum..ne yazık ki dogustan gelen bu duyguların hetero olan insanLar için assagılayıcı gözüyle bakılması çok acı...Bu durumun kendi durumlarıyla es degerde oldugunu anlasalar belkide insanLar kaçmak zorunda kalmaz...İnsanların cinsel tercihlerine saygı kalmamıs herkes kendi yasadgı hayatın derdinde...ßen `bu` muyum sen `o` sun bana terssin gibi mesela...ÇOK ACI... |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
Ne acı bir şey insanların bu yüzden böyle işkenceler maruz kalmaları.Ve insanoğlu ne kadar da meraklı kendinden olmayanı yargılmaya aşağılamaya ve hatta yok etmeye.Ne hakla insanlar Bir Yaratıcı görevi üslenmeye kalkarlar.Yürekten inanan bir insan halbu ki bilmez mi herkesi ancak ve ancak kul değil bir tek Yaratıcı yargılayabilir.Ve dinimize gelince evet bunun moderni yok ılımlısı olmaz.Ya inanırsın ya inanmazsın bu kişi tercihi ama dini de kendince şekillendiremezsin. ben müslümanım ve eşcinsellik dinimde de günah olduğunu da biliyorum.Ama Allah biliyor ya bunu zaten seçme gibi bir şansım olmadı ki seçimimden vazgeçeyim ve kabul ettim artık varsa cezasını çekeceğim yok bunun ötesi. |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
Yaşar Nuri Öztürk ün diğer islami kitaplara göre daha modern sayılabilecek olan kuran yorumunda gay erkekler için ölüm cezası, lezbiyen kadınlar için evde ölene hapis cezası vardır. Eğer kadınlar ``biz erkeklerle yatacağız`` diyerek nadim olurlarsa ve bir erkeğe nikah yapılırsa, o kadın cinselliğini bir erkeğin kullanımına sunduğundan serbest bırakılır... Malezyada 20 yıl, afganistan ve İran da kırbançlanarak ölümle cezalandırılan eşcinselliğin İslam da ancak bu şekilde yeri vardır... |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
din açısından pek bi bilgim yok ama sanırım eşcinsel ilişki haram ALLAH erkek için kadını kadın için erkeği yarattı mantıklı olan bu aslında ama insan istemediği bişeyide zorla yaşayamıyor senelerce yaşadım bunu ölüm gibi canlıcanlı toprağa girmek gibi bişey benim için bi erkekle olmak bi kadınlada olmadım hiç fakat erkek bana göre değil senelerce yaşadım ve anladım bunu |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
Çok bilgilendirici olmuş Dersuyolf.. Teşekkürler.. =) |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
EŞCİNSELLERİN İNFAZI ÜÇÜNCÜ HALİFE DÖNEMİNDE BAŞLADI
•• İslam ülkelerinde eşcinselliğe bakışın ve eşcinsellere uygulanan baskının geçmişte nasıl geliştiği tarihin konusu. Buna karşın, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, cinsellik içersin ya da içermesin, kendi cinsinden biri ile kurulan “aşk”ın bu ülkelerde gördüğü tepki dünya medyasına sıkça yansıyor, hatta birçok olay kameralar önünde cereyan ediyor.
İslâmiyet’in eşcinselliğe onay vermediği açık; ancak Akademik İslam’da, temel referans Kur’an-ı Kerim’in bu konudaki ayetleri olmak üzere, eşcinselliğin ağır cezai müeyyide uygulanacak cürümlerden biri olmadığı yönünde de genel bir kanı var.
2004 Mayısı’nda İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen Eşcinsellik ve İslamiyet konulu konferansta bir sunum yapan Adel Kassem, Hz. Muhammed döneminde eşcinsellik yüzünden tek bir kişinin dahi ceza almış ya da bir infaza uğramış olmadığını belirtmişti. Bu konudaki ilk infazın, eşcinsel bir kişinin canlı olarak gömülmesini teklif eden üçüncü halife Ömer zamanında gerçekleştiği biliniyor. Ancak dönemin karar heyeti Hz. Muhammed’in geleneklerini göz önünde bulundurarak diri diri gömme teklifini reddetmiş ve eşcinsellerin şehirdeki en yüksek binadan aşağı atılarak taşlanması fikrini kabul etmişler.
Kassem, aynı zamanda, İslamî yüksek öğrenim kurumlarının da eşcinsellik konusunda farklı görüşleri olduğunu ifade ederek “Erkekler arasında görülen cinsel münasebetler değişik okullarda geleneksel literatürün farklı yorumlanmasıyla farklı şekilde yargılanıyor. Şu anki tüm yasal okullar eşcinsel ilişkiyi yasa dışı kabul ediyor fakat verilen cezaların sertliği bakımından birbirlerinden ayrılıyorlar” diyor.
İslam ülkelerinde, tıpkı heteroseksüel aşklarda olduğu gibi eşcinsel aşklar da “edep” gereği, yüzyıllar boyunca “gizli” yaşandı. Aşıkların toplum içinde birbirleriyle fiziksel ya da sözlü duygusal etkileşimleri söz konusu olmadığı için, eşcinselliği “gizli” tutmada zorluk çekilmedi. Yanısıra, İslam ülkelerinde -birçoğunda bugün hâla görülen- kadın ve erkekleri farklı alanlarda muhafaza etmeye yönelik düzenlemeler, günlük hayatta erkek ve kadınları hemcinsleri ile birarada vakit geçirmeye yönlendirdiği için muhtemelen eşcinsel eğilimlerin daha kolay aktive olmasında rol oynadı.
Sonuç olarak, her ne kadar İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ABD’nin Colombia Üniversitesi’nde yaptığı konuşmasında “Bizim ülkemizde sizdeki gibi eşcinseller bulunmaz. İran’da eşcinsel olduğunu da kim söylemiş? Yok böyle bir şey” demiş olsa da, Ortadoğu’da yer alanlar başta gelmek üzere tüm İslam ülkelerinde, İslâmiyet öncesinde de, sonrasında da eşcinsel aşklar yaşandığı bilinmekte.
|
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
|