Canım istedi eşcinsel romanı yazdım
Cırt diye okunuyor. Akıyor resmen. Yormuyor, germiyor. Ve bu defa Ayşe Kulin, kendisi için cesur bir maceraya atılıyor, ‘seksten ari bir eşcinsel aşk’ı anlatıyor. Eşcinsel dünyayı pek yakından bilmese de, gay arkadaşlarından onay alıyor. Everest’ten çıktı, 100 bin basıldı, bu arada romanın adı ‘Gizli Anların Yolcusu’. Sözcüklerin baş harflerini bir araya getirin bakalım ne oluyor...
Ayşe Kulin! Eşcinsel aşkı anlatan bir kitapla karşımızdasınız. Hayrola? Nereden esti?
- ‘Veda’yı yazdıktan sonra. Gerçekten de esti. ‘Veda’da, kendi ailem üstünden Osmanlı’nın çöküşünü anlatmıştım. Epey araştırmam, çalışmam gerekiyordu. İşgal altındaki İstanbul, dedemin sürgünden yolladığı mektuplar, bir sürü keder, acı... Kendi kendime dedim ki, “Artık yeter! Bundan sonra tamamen aşk üzerine, hafif kurgusal bir roman yazacağım!”
Bırakın eşcinsel aşkı; aşk, sizin romanlarınızda pek işlediğiniz bir tema değil...
- Evet ama her şeyin bir ilki vardır Ayşecim. Aşksız roman olmuyor, aşksız hayat da olmuyor!
Gerçi, ‘Veda’dan sonra bu kitabı yazabilmek için araya dört kitap aldınız. Neden?
- Doğrudur. Tam bunu yazmaya başladım, yayıncım, “Veda çok tuttu. Herkes, ‘Bu aileye ne oldu?’ diye soruyor. N’olur devamını yaz” dedi. Ben de oturdum ‘Umut’u yazdım. Bitince, bir heyecan, tekrar elime bu kitabı aldım. Ama bu sefer de, çok sevdiğim Türkan Saylan hastalanmıştı. Onun için bir kitap yazmamı çok istiyordu. Kıramadım, ‘Türkan’ı yazdım. Bitince tekrar yine elime aldım. Çünkü sürekli kafamın arkasında duruyordu, ama yine olmadı...
O arada ‘Hayat’ ve ‘Hüzün’ü de yazdınız...
- Evet. Ama o da bitince dedim ki artık, “Bunu ya bir-iki ay içinde yazacaksın ya da benim konum değil beceremiyorum deyip tamamen bırakacaksın!” Fakat ilginç bir şey oldu, masanın başına oturunca su gibi akmaya başladı. Sanki bir kanala bağlandım, oradan bana bilgi yağıyordu...
İyi de insanın durduk yerde, eşcinsel aşkı anlatan bir roman yazması için bir sebebi olmalı...
- Eşcinseller artık her yerde. Kabul etsek de etmesek de varlar. Daha hoşgörüyle bakmamız gerekiyor. Ben tabii pek naiftim, hiç unutmam, 1978’de, İngiltere’de bir arkadaşımın partisinde bir İngiliz, “Evli misin?” diye sordu. “Evet, evliyim” dedim. Bu defa ben sordum: “Siz evli misiniz?” diye “Hayır, ben gay’im!” dedi. Ben de o güne kadar gay sözcüğünü hiç duymamışım. “Eğlenceli” manasına geliyor zannettim, “Ben de gay’im ama aynı zamanda evliyim!” dedim. Millet çok güldü! Ama romanı yazmayı karar verdiğimde artık Türkiye’de gay ahbaplarım çoğalmıştı. Çok değerli yazar arkadaşlarım var. Sonra Kutluğ Ataman var, jürisinde bulunmuştum, çevresine girdim, beni pek çok gay’le tanıştırdı.
Peki eşcinsel dünyayı bilir misiniz? Ne kadar yakınsınız?
- Bilmem Ayşecim. Eşcinsel sevgilim olmadı. Öyle bir hayatın içinde de yaşamadım. Ama empati kurabildiğim ve duygularımla anlayabildiğim bir dünya.
Bu romanı yazmaktaki amaçlarınızdan biri Türkiye’deki yaygın homofobiyi kırmak mı?
- Böyle iddialı bir amaçla yola çıktığımı söyleyemem ama inşallah ona da hizmet eder. Çünkü içinde çok samimi bir aşk var. Gerçekten iki insanın tutkuyla, şefkatle birbirine bağlanması. Özellikle romandaki İlhami’nin genç çocuğa duyduğu aşkı, adeta hissederek yazdım.
Aynı zamanda siz romanda, aşkın, cinsiyet tanımadığını savunuyorsunuz. Siz mesela bir kadına yakınlık hissedebilir misiniz?
- Bugüne kadar hissetmedim. Artık 70 yaşındayım. Geç kalmış sayılırım. Yine de bu yaşa geldikten sonra, hayatta her şeyin olabileceğine inanıyorum. “Olmaz!” diye bir şey yok.
Bu romandan çıkan başka bir sonuç da, hiç eğilimi olmayan bir insanın bile küt diye bir gün kendi cinsine âşık olabileceği...
- Ama doğru değil mi? Oluyor. Hayatın içinde duyuyoruz. Evli, çoluklu çocuklu, hiç o taraklarda bezi yok ama bir gün bakıyorsun gay olmuş, lezbiyen olmuş. Böyle olaylar biliyorum. İsim veremem ama biliyorum.
Devamı için: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19229554.asp
|
|
Haber Tarihi : 15.11.2011 |
Haber Editörü : nekrofil |
«« GERi
|
Bu haber 166735 kez okundu.
|
Haberi Paylaş |
Face
|
Blog
|
Frien
|
Mysp
|
Twit
|
|
Not: Bu sayfalarda yer alan yorumlar kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan lezce.com sorumlu tutulamaz.
Habere Yorum Yaz |
|
Ayşe Kulin`in kitaplarını severim ama bu kitapta eşcinsellik anlatımı olmamış. Anlatım tarzı ve Ayşe Kulin üslubu kendini okutuyor ama hakkını vererek anlatamamış. Hetero olan bir erkek öyle çabuk ve kabullenerek bir erkekle ilişkiye başlıyor ki yapay durmuş. İnsanlar ne sıkıntıdan geçerek ve ne özeleştiriler yaparak kendi cinsiyle ilişkiyi kabul ederken; kitaptaki evli, çocuklu, ortağıyla da beraber olan esas adam tek akşam şefkat gösterdiği Bora`ya ertesi gün aşık oluyor. Su gibi okunuyor ama bu yapaylığı gizleyemiyor, okurken kitabın içine bir türlü giremedim bu yüzden. Sanırım bazı duyguları yaşamadan herkes hakkıyla anlatamıyor. |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
kitabı okumadım ve okumayı da düşünmüyorum.ayşe armana hürriyetin eki için verdiği röpörtaj o kadar homofobikti ki ayşeyi ne kitabını okuyacak kadar kaale alırım ne de kitabını alıp para kazandırırım. |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
aşk yok ve heteroseksuel bır adamın karısını ortagıyla aldatmasını anlatıyor .. hıc bır sekılde bızden bahsetmıyor .. kıtabın tamamını bıtırmedım daha .. |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
Ben bir aşk göremedim bu kitapta.Eşcinsel olmayan,heteroseksüel bir kadın neden yazar ki böyle bir kitabı.Birçok neden sıralanabilir ama...
İlhami`nin Bora ile olan ilişkisine ne ad verildiğinide anlamak mümkün değil.Bu eşcinsel aşkı,yada ilişkisi değil,ııhhh,hayır... |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
Eşcinseller için bir yazarın ``hoşgörü`` kelimesi etmemesi gerekirdi... |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
inanılmaz bi antipati beslememe sebep oldu çok sevgili(!) Ayşe Külin`e.eşcinselliği Tanrının doğum kontrol yöntemi olarak görüyor.Çok büyük bi alkış kondurmak istiyorum alnının çatısına. |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
:D bi hayat kadınını romanını yazan oluıyorda bi eşcinselin neden yazmasın :D dimi |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
|