Lezbiyenler nasıl yaşar ?
Cinselliğin sorgulanmaya başlandığı ve bunun kadın bedeninin metalaşmasını kolaylaştırdığı günümüzde lezbiyenler, hiçbir zaman olmadığı kadar kendilerini anlatma imkanından yoksunlar
Lezbiyen kimdir? Hakkında uğursuz ve lanetli bir fısıltı dolaşan bir kadın mı, yoksa akla hayale gelmeyecek bel altı sohbetlerin dalga geçilen karakteri mi? Erkek bulamamış, evde kalmış kız kurusu mu? Kendisine bahşedilmiş bedenini yanlış yollarda kullanan, aklını yitirmiş, yolunu kaybetmiş bir çaresiz mi?
Bir kadın bir kadına âşık olduğunda, kendi cinsinden birini arzuladığında, bir yastıkta kocama hayallerini bir kadınla süslediğinde neden bu kadar çirkinleştirilir, ağza dolanır, olmadığı bir varlık haline getirilir? Kendini anlama ve anlatma imkanları tarih, bilim, sanat, eğitim, popüler kültür, her açıdan elinden alınmış bu kadın ne yapmalı?
Okullarda, yurtlarda birbiriyle çok samimi olan kızların eğitmenler tarafından uyarıldığını biliyor musunuz? Kızının lezbiyen olduğunu öğrenen ailelerin kızların elinden cep telefonlarını, bilgisayarlarını aldıklarını biliyor musunuz? Çevre değişikliğinin iyi geleceğini düşünüp onu bir akrabalarının yanına gönderdiklerini veya zorla evlendirdiklerini? En iyi ihtimalle hastalandı diye psikoloğa/psikiyatriste götürdüklerini? Ve maalesef başvurulan kimi uzmanların da ailelerle hemfikir olduklarını?
Lezbiyen veya biseksüel bir kadının bu kuşatma altında yaşaması çok zor. Bir yanda hayalleri bir yandan toplumsal imkanlar... Yaşam onun için, Kaf dağının ardında hapsedilmiş prensesi kurtarmaya gittiğinde yolda karşılaştığı canavarlar gibidir, lunaparktaki korku tüneli gibidir. Yaşam onun tarafından, o sırada hiçbir saldırı olmasa da, her an bir yerden bir saldırı gelebilir telaşıyla yaşanır. Sınav kaygısı, ay sonunu denkleştirme çabası, akşam trafiğinde tıkış tıkış bir otobüste ayakta gitme uğraşı, domuz gribinden nasıl kurtarırım paniği ve bir de bu.
Oysa ki diziler, filmler, romanlar, hikâyeler lezbiyen aşkları anlatsa, okullarda iki kadının da birbirine âşık olabileceği bilgisi verilse, yasalarda eşcinsellere yönelik ayrımcılık yasaklansa, aileler kendilerine açılan çocuklarına “hissettiğin duygular çok normal ve ne olursa olsun biz senin yanındayız” dese, komşular lezbiyen komşularına kapılarını açsa, onların tanışma, âşık olma anılarını “ay ne romantik!” diye dinlese, her şey ne kadar farklı olacak.
Bu çok mu zor? Günümüz şartlarında evet. Çünkü günümüzde kadın cinselliği kimi şartlarda meta olarak kullanılıyor, kimi şartlarda da namus meselesi. Her iki şekilde de kadının cinselliği kendisinden başka herkese bağlı, kendisinden başka herkesi ilgilendiriyor.
Cinselliğim var
“Lezbiyenim” demek, dinleyenler açısından “cinselliğim var” demek. Toplumun çoğunluğu içinse cinselliği olan bir kadın “yollu” bir kadın, yani aslolan yol dışında her yola gelebilecek kadın demek. Cinselliği olan kadın, eğer televizyonda, gazetelerde ise ünlü ise “bizden biri” olmayarak, uzakta, ailemizin, çevremizin dışında varolarak kabul edilebilir. Ama eğer komşumuzsa, iş arkadaşımızsa, akrabamızsa işler değişir. “Artiz mi oldun lan başımıza” nidalarıyla “kahpeye” vurmak serbesttir. Bu kadın evinin kirasını binbir sıkıntıyla mı ödüyor, iş yerinin çilesini mi çekiyor kimse umursamaz. Tek kusuru şimdi veya bir zamanlar bir kadına âşık olmak olan bu kadın, tüm dertlerine bir dert daha ekler.
Cinselliğini toplumun çizdiği sınırlarda yaşamayan kadınlar dışlanma ihtimaline açık bir şekilde yaşar. Sınırların içinde gezenlerse, sınırın dışına çıkma ihtimalleri nedeniyle baskı altındadır. Lezbiyen ya da heteroseksüel olmak arasında çok da fazla fark yoktur bu anlamda. Kocası ölmüş veya boşanmış bir kadın da benzer bir tek bırakılma yaşar, evlenme yaşını geçmeye başlamış bir kadın da, koca dayağından ailesinin evine sığınan veya kocasının, ailesinin, akrabalarının sözünü her zaman dinlemeyen bir kadın da. Başımıza gelen ortak konu cinselliğimiz kullanılarak sınırlarımızın çizilmesidir. Bedenimiz, kendimiz, duygularımız namus kavramıyla sarmalanır. Hal ve tavırlarımız, cinselliğimizle iç içe ele alınır. Cinsel olarak temiz, saf olmak, söz dinliyor olmakla, yumuşak huylu, boyun eğer olmakla eşdeğer ele alınır.
Günümüzde feminizm sayesinde tüm bu konular sorgulanmaya, tartışılmaya başlandı. Görücü usülü yaygın bir şekilde terk ediliyor. Kendisi görücü usülü ile evlenmiş anneler “aman benim kızım çekmesin, tanısın, bilsin, sevsin öyle evlensin” diyorlar. Kızların bir erkekle flört etmesine yan gözle bakmak yavaş yavaş terk ediliyor. Sınırların biraz genişletilmiş olması sorunun ortadan kalktığı gibi bir yanılsama yaratıyor. Bu esneklik, haklarında yaygın bir toplumsal tartışma başlamamış olan lezbiyenler açısından nefes alacak bir alan açmıyor maalesef. Evet, bir erkekle flört edebilirsiniz ama yakın zamanda evlenmek koşuluyla. Bir kadınla ise ancak dertdaş olabilirsiniz, sırdaş olabilirsiniz, ama asla âşık olamazsınız.
Konu eşcinsellik olunca “toplum erkek eşcinselliğini daha aşağılayıcı buluyor, kadın eşcinselliğini o kadar sorun yapmıyor” en çok karşılaşılan yorumlardan biri. Erkek eşcinselliği hakkında olumsuz, sert toplumsal yorumlar daha açıktan yapılıyor, insanlar net tavır almak zorunda hissediyorlar kendilerini. Ama bu kadın eşcinselleri kabul ettikleri anlamına gelmiyor. Lezbiyenlik cinsellikte bir fantezi olarak algılanıyor ve gerçek kadınların gerçek hayatlarında varolan bir konu olarak görülmüyor. Magazin, sansasyon malzemesi bir konu olarak hakkında hafifletilmiş, eğlencelik yorumlar duyabilirsiniz. Ama söz konusu olan mahallemizden, çevremizden bir lezbiyen olduğunda hiç kimse “lezbiyenlik sorun değil” diye düşünmüyor.
Cinselliğin sorgulanmaya başlandığı, cinselliğin sorgulanmasının kadın bedeninin metalaşmasını kolaylaştırdığı günümüzde lezbiyenler belki de hiçbir zaman olmadığı kadar kendilerini anlatma imkânından yoksunlar. Cinselliğinin ve kendisinin özgür bırakılmasını isteyen kadınlara mahallenin dışarısı gösteriliyor. Hem mahalleyi hem cinsel özgürlüğü talep etmeye hakkımız yok. Ya “artiz olup uzaklara gideceğiz” ya da “dizimizi kırıp oturacağız”. Tek özgürlük alanı aileni, akrabalarını, komşularını arkanda bırakıp sessiz bir yaşam kurmak. Toplumsal bedeller ödenerek kurulan bu yaşam için ekonomik imkânlar en temel gereklilik. İsteyen bütün kadınlar, çevrelerinden kopmak uğruna kurulabilecek bu yaşama ulaşamazlar. Tekrar başa döndük. Cinsellik artık konuşuluyor, ama bir yerlerde bir yanlışlık olmalı ki, bizim hayatlarımızdaki kuşatmalar devam ediyor.
kaynak: radikal.com.tr (yesim basaran)
|
|
Haber Tarihi : 14.12.2009 |
Haber Editörü : Dersuyolf |
«« GERi
|
Bu haber 165787 kez okundu.
|
Haberi Paylaş |
Face
|
Blog
|
Frien
|
Mysp
|
Twit
|
|
Not: Bu sayfalarda yer alan yorumlar kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan lezce.com sorumlu tutulamaz.
Habere Yorum Yaz |
|
Zorluklarla yaşar tabi ki...Hele hele Türkiye`de..Aile duyarlı,anlayışlı ise kabul eder cinsel tercihini..Çoğu da kabul edilmez ve aileden dışlanır..Yaşam savaşı ve cinsel tercih savaşı içinde bulur bir anda kendini..Akıllı ise galip çıkar bu savaştan..Değilse ne yöne çekerlerse o yöne gider..Aileler çocuklarına her anlamda destek olabilse pek çok şey daha rahat olabilir..Cinsel tercihini tamamen netleştiremeyenler de daha mantıklı düşünerek tercihlerine yön verebilirler..Aileye çok iş düşüyor..Aile anlamaz ve çocuğunu kapı dışarı ederse diğer insanlar hiç anlayamaz lezbiyenleri..Kadının kadına aşkı,ya da bir kadının bir kadınla birlikteliğinin Türkiye`de kabul edilmesi için çok uzun yıllar gerek..Yabancı ülkelerde bile bunu kabul edemeyen aileler hala var..Ailelere de kızamıyorum çünkü onlarında kendilerince haklı olduğu şeyler var..Düşünsenize evlenecek,mürüvetini göreceğim diye beklediği kızı bir kadına aşık oluyor..Onlar için de gerçekten zor bir durum..Psikolog desteği ile aslında herşeş daha kolay olabilir..Ama bu değil de direk tercihini söyleyen dışlandığı için toplumda herşey daha bir zor oluyor..Kaç kişi tercihini rahatlıkla söyleyebiliyor?Bu sayı o kadar az ki..Çoğu toplum baskısından,aile baskısından,iş arkadaşı ya da arkadaş baskısından tercihini gizli yaşıyor daha doğrusu yaşamaya çalışıyor..Bu da yaşamak sayılırsa tabi..Açık açık tercihini söyleyebilen insan sayısı o kadar az ki..Bunun en büyük nedeni de duyulursa ben ne yaparım korkusu..Herkesin yaşadığı korku bu..Halbuki bu bir tercih..Ve ne yapılırsa yapılsın değişmeyecek bir tercih..Bu sözüm gerçek lezbiyenler için tabi:))Burada bazıları erkeklerle yatıyor sonra da ben lezbiyenim diyor..Erkeklerle beraber olanlar bana göre lezbiyen değildir..
Konumuz lezbiyenler nasıl yaşardı değil mi?:))Lezbiyenler de diğer insanlar gibi yaşam savaşı vererek yaşar..Ama biraz daha fazla enerji harcayarak..Ayakta kalmak zorundadır çünkü..Türkiye^de zor yaşar:)SİZCE DE ÖYLE DEĞİL Mİ?AİLELERE ÇOK GÖREV DÜŞÜYOR..DIŞLAMAK YERİNE ÇOCUKLARINIZI ANLAMAYA ÇALIŞIN..KÖTÜ NİYETLİ İNSANLARIN KUCAĞINA İTMEMİŞ OLURSUNUZ BÖYLECE ONLARI..YAŞAM ZOR..İŞSİZLİĞİN ARTTIĞI,GEÇİMİN ZORLANDIĞI BİR ZAMANDA İŞ GÜÇ OLMADAN,BİR GELİR OLMADAN YAŞAMAK DAHA ZOR..
TERCİH NE OLURSA OLSUN HERKES BİRBİRİNİN TERCİHİNE SAYGI DUYSA HERŞEY DAHA KOLAY OLACAK..AMA TÜRKİYEDE UZUN YILLAR GEREK KADININ KADINLA BİRLİKTELİĞİNİN KABUL EDİLMESİNE.. |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
Daima hafife alınan, pornografik bir öğe olarak görülen, lezbiyenlik...erkek egemen cinsellik sahnesinde, kuaförden yeni çıkmış saçları, ojeli manikürlü tırnakları, kameralara gönderdikleri gülücükleri ile, bir yandan da yapay bir halde sevişmeye çalışan aktrisler...Pillerde vardır sınıflama A, AA, AAA, ve saire, eşcinsellikte de, aktif..pasif...az aktif..hiperaktif..yarı pasif..baskın cinsiyet erkekliktir hep....bir girin sitenin chat kanalına, göreceksiniz, birbirine `` abii..naberrr..ne diyon olummmm`` diye hitab eden `` lez `` leri...sitenin adı ile maruf `` Lezce ``...lezbiyence değil yani...o karalama gibi kısaltma buraya bile etkimiş..lez..lez..lez..`` Lez `` değilim arkadaşlar, lezbiyenim, kadınım, saçlarımı üç numara kestirip, erkek pozları kesmekten imtina ederim, zira kadınım...ha çok meraklısı iseniz, göğüslerinizi plastik bantlar ile gizleyin, kazıtın saçlarınızı...hatta bir de tesbih alın elinize...eeee hani kadınlık ?....lezbiyen değilsiniz artık, bir gay siniz...Nerede Sappho, nerede kadınlık, hani...nerede oluuummmmmm ?...kadınlığından utananlara hitafımdır. |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
Aslında bu yazı şöyle olmalıydı.Lezbiyen olmanın neresi iyi?Ailen öğrenmesin diye kırk takla atarsın veya arkadaşların.Sonra akrabaların herkezden tırsarsın sana sapık gözüyle bakamasınlar diye kılı kırk yararsın.Çocuk sahibi olmak istersin maalesef bu hayal olarak kalır.Aile içinde kavgalarda bile eğerki öğrenmişlerse senin lezbiyen olduğunu yüzüne çarparak söylerler sen herkezin gözünde pis bir lezbiyensindir bunu değiştirmek kolay değildir herkezden uzaklaşırsın hayatı yalnız yaşamak zorunda kalırsın birde bakmışsın ki tek sin kimsesiz sin .Eh bunun neresi güzel sizce? Aslında ailerin öncelikle bunu düşünmeleri gerekir |
Yazan: Lezce Üyesi
|
|
|
|