Bir ayrılık hikayesi, yükte hafif pahada ağır. Ciğerine işler, hatta işlemek ne kelime, söker eline verir. Olanlar olmuş, geri dönüş hayal ötesi. Ne iyi gelir şimdi? İnzivaya çekilmek mi, yoksa çivi çiviyi söker mi? Sökerse de söküldüğü yerde iz kalır mı? Canın yanar mı yanmaz mı? Zaman, denenmiş en iyi ilaç mı yoksa cümle alemin usturupluca uydurduğu kupkuru safsata mı?
Kısacası, ayrılıklara çare var mı?
Var ya da yok, sessizce kat etmekte yolu ayrılık.. Bazen ölüm olur, bazen yaşarken yaşamamak. Bir şeyler yaşandı doğru yada yanlış, umarsız ya da duyarsız, sessizce kat etmekte yolu ayrılık.. İçeriye doğru bitimsiz yolculuklar.. Yağmurdan kaçsa, fırtına yakalar. Hançeri saplayıp çevirmiş gibi, alnının tam ortasından vurulmuş gibi. Bir anda buhara karışıp yok olmuş, ruhunu dipsiz kuyularda bırakmış gibi. Öyle ağır, öyle kırmızı. Yürek dayansa gözyaşına, paye yok yine de tükenişe. Gelse de gelmese de, aşk yerli yerinde, hep en güzel yerinde. Kalbin bir varmış bir yokmuş. Ne yapmalı şimdi? Beynini alıp nereye gitmeli? Seninle geldikten sonra, nereye gidersen git, ne fark eder ki? Canın mı yanıyor? Ah be kalbim, kaç kere dedim sana değil mi, aşk yakar! Hem de kocaman yakar. Kocaman yakmazsa kocaman sevmemişsindir ki.. Belli, çarpışacak kalbin aklınla, akacak caddelerden kanlar. Durma, sür rüyaları geleceğe, bir umuda bin ah ekle. Boşuna uğraşma, naçar kalır hekim başı, her ilaç iyi gelmez bu kalp ağrısına. Her gecenin iyi gelmediği gibi her sabaha. Uykusuz, günahkar ve çıplak. Bir sen varsın şimdi, birde yalnızlık senden içeri..
``Belli geceler zor geçecek, herkes birini özleyecek…``
Ayrılıklarda görülür; sevgiler, kırgınlıklar, küslükler.. Bir valiz dolusu, bir ev dolusu, bir dünya dolusu.. Bir şeyler söylendi; gerçek ya da yalan, öfkeyle ya da kaybetmenin acısıyla.. Bir virüs gibi beynine girip seninle gelen kelimeler, keşkeler, belkiler.. Aynalara kalbini vurup, ayna bin parça sen bin parça.. Gözlerin, kızıla dönmüş, peş keş çekmekte seher vaktine. Sigaranın dumanına sarsan saklasan ne çare, o sadece şarkıda, filmlerde. Kim bilir kaç gece daha geçecek böyle. Varsın geçsin, geçmezse borcun olsun! Yepyeni bir başlangıca sıkı bir ayrılık gerek. Ay, kimin için parlıyor? Güneş kime doğuyor? Hangi gecenin sabahı şafak kaç diye soruyor? Kız kulesinin boynu bükük. Ama sen dik dur! Dik dur ki kız kulesi huzur bulsun. İster tozu dumana kat, istersen toz duman ol, yada istediğin kadar isyanları oyna, sessizce kat etmekte yolu ayrılık.. Burnunun direğine yaslanmış bir sızı, çek çekebilirsen içini. Ayrılıklara çare mi nikotin kokulu geceler? Kırmızı ruja bulanmış günahlar, bazen kesik soluk sesleri.. Baharda gülen kardelen çiçeklerinin çığlıkları, yarınları getiren umut yıldızı.. Kalk, yürü, düş! Yeni başlangıçlar, başlangıçlara gebe bitişler. Mavi düşler, korkusuz meydanlar.. Gemiler yanar, aklının uçurtması kaçar.. İspanyol meyhanesindeki kadın vuruyor bardağı masaya, öleceksek ölelim!
Çaresi var ya da yok, sessizce kat etmekte yolu ayrılık.. Dağlar, okyanuslar aşmak, gözü pek, yalansız.. Bir karanlığı aydınlığa kavuşturmak. Sevgine sahip çıkmak; yüreğini, emeğini ve de bileğini ortaya koyarak. Bir düzlüğe inmek, sessizlikle birlikte. Dört yapraklı yoncanın uğuru, yitirilmiştir bir şeyler haklı ya da haksız. Kardelen çiçeği yerli yerinde, kiraz mevsiminin son elvedası gibi, bir gider bir gelir.. Yağmur sonrası toprak kokusu gibi yayılır özlem tüm ihtişamıyla, ciğerlerinde zehir zemberek. Bir kesiş gibi kendini gizleyerek, küçücük bir koyda güneşin doğuşunu beklerken, sevdin ya da sevmedin. Tuzlu soğuk suda yüzünü yıkamak, şap şap yüzüne vurup, gözlerini açmadan öylece.. Hissettim yada hissetmedim.. Özledim yada özlemedim.. Kalın halatlar taşır beni bir limana. Gün batar, soğuk üşütür, bedenimde ürperme, yeşil brandalar yorganımdır artık.. Gecenin serinliğini son dakikaların sabrıyla bekleyen hasret çiçeği arkadaşım olur, yalnızlık senfonisini mırıldanır bana. Hadi gelin üstüme, korkmuyorum! Her bitiş aslında yeni bir başlangıç demekse, selam olsun gelecek güzel günlere! Samanyolu yorgun kaybolurken, kucağımda dolunay, gözlerimde mor sümbüllü dağların ardındaki sevgilinin o son bakışları, hafızamdan kaybolmak üzere olan bir şiiri hayal meyal hatırlatır bana...
Evin içinde bir oda, odada İstanbul
Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul
Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı
Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul
Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm
Çekmeğe başladı, oltada İstanbul
Bu ne biçim su, bu nasıl şehir
Şişede İstanbul, masada İstanbul
Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul
İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul.
(Ümit Yaşar OĞUZCAN)
HAMİŞ: Ayrılık da sevdaya dahil, çünkü ayrılanlar hala sevgili…
Işık ve sevgiyle…
Bilge ADAM
|