Dünyası başına yıkılmış milyonlarca insandan sadece birisinin önemsiz,ufacık bir serzenişi olarak yerini alacak satırlarım tarihin bilinmeyen sayfalarında.Kafasında yüzlerce soru işareti,yüzünde utanç,kalbinde cam kırıklarıyla gözyaşı ve umutsuzluk dolu satırlar için şimdiden özür diliyorum okuyucularımdan.Sabah yola çıktığımda bayram sevini taşıyordum ceplerimde;şimdiyse cenaze havasına büründü sanki tüm şehir.İşte şimdi gerçekten bu şehrin tüm kaldırımları gri oldu.Sokaklar çaresizliğimi sahile vuran sert misali yüzüme çarpıp durdu.Kendimin bile farkına varmadan iki saat yürüdüm sokaklarda.Sanki kendi içimde yıllarımı aşındırıyordum yollar misali.Zamanda yolculuğum sona erdiğinde ayaklarım bedenimi taşıyamayacak kadar yorgun düştüğünü fark etmiş olmalıydı ki bi cafeye oturmuş çay içerken ve bu satırları yazarken buldum kendimi.
Dört aydır usanmadan gittiğim psikoloğumdan geri dönüyordum,bir daha gitmemek üzere…Yıllarca benden başka kimsenin bilmediği sırrımı açığa vurmuştum oysa,üstelik hiç tanımadığım bir bayan doktora!Her gidişimde ‘’anormal’’ olarak tanımlanan iç güdülerim ve cinsel tercihlerimi tartışıyorduk.Saatlerce konuşuyor ve bir arpa boyu yol alamıyormuşuz meğer…Her seferinde’’Seni bu konuda uzman profesör hocamla tanıştıracağım,tedaviye onunla birlikte devam edeceğiz diyerek’’ bir umut kapısının anahtarını avuçlarıma koyan doktorum tüm uğraşlarına rağmen bunu bir türlü beceremiyordu.Aslında benim vazgeçip tedaviyi bırakmamı istiyordu.Çünkü bu tarz hastalarla ilgilenmeyi sevmiyor,belki de korkuyorlardı.Belki de bizden iğreniyorlardı…
Oysa benim umudum hiç yıkılmadı.Sabırla,sebatla bekledim.Bugün nihayet o gün geldi çattı.Beşinci denememiz başarılı oldu ve görüşmeye başladık.Karşımdaki kişinin bir erkek olması bayanlara hissettiğim duygularımı ve ilgimi rahatça anlatmamı sağladı.Beni anlayabildiğimi,hissettiklerimin onda bir iz düşüm yarattığını sanıyordum.’’Hiç aşık olduğun bir kadın oldu mu?’’sorusuna ‘’Evet iki kez oldum,ikisi de başka bir adamla evlendi.’’yanıtıyla acılarımı yutkundum.İki damla yaş süzüldü gözlerimden.Kaybettiğim gençliğim ve ziyan olmuş yıllarımın sebebi günah sayılan,yasaklanan,imkansız aşklarımdı.’’Peki...Bir kadınla cinsel deneyimin oldu mu ?sorusuna ‘’Evet’’yanıtını verince bayan doktorumun gözleri fal taşı gibi açılmıştı.Şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş gibiydi ama hocasının yanında sakin ve sabit durmaya çalışıyordu.Oysa yanında hocası olmasa beni odadan kovacağına adım gibi emindim.Karşılaştığım tavır beni şok etmişti.Oysa karşımda duran şahıs üniversite hastanesinde görev yapan,Hipokrat Yemini etmiş,uzman bir doktordu ama örümcek kafalıydı!Utancımdan yerdeki fayansın desenlerini incelemeye koyulmuştum.Gözlerimi yerden kaldırıp yüzlerine bakamadım.Sesim titredi,avuçlarım terlemeye başladı.
Sorular ardı ardına gelmeye başladı.Aptalca soruları içimdeki umut yüzünden dürüstçe cevapladım.Herşeyimi anlattım.Ben de diğer kadınlar gibi sevdiğim kişiyi herkesle tanıştırmak,ona olan aşkımı haykırmak,elini tutup sokaklarda yürümek,sinemada öpmek istiyordum.Tenha yerlerde,kıyıda köşede,dört duvar arasında aşk yaşamaktan,ailemden,çevremden gizlenmekten çok yorulmuşum.En çokta kendimi sorgulamaktan ve günahlarımdan aranma çabalarımdan…Utancımdan çok yorulmuşum…Bu durumu düzeltmek için elimden geleni her şeyi fazlasıyla yapmaya hazırdım.
Artık erkeklerden hoşlanıp sorunsuz hayat yaşamak istediğimi söyledim onlara.Vicdan azabından kurtulmayı arzuladığımı,ailemin yüzüne bakabilmeyi,kız arkadaşlarım yanımda giyinip soyunurken etkilenmemeyi,onlarla iletişim kurmaktan korkmamak istediğimi haykırdım.Bir kızla aynı evi paylaşabilme arzumu ve yalnızlığımdan kurtulma isteğimi anlattım.
Bir saatlik konuşmanın sonunda umutla değişim ışığını görmek istedim tünelin karanlık odalarında.Bana verilen yanıt yalın ve acımasızdı.’’Bu durumun tedavisi yok.Bu bir hastalık değil,psikolojik bir rahatsızlıkta değil.Sadece tercih meselesi.Geriye dönüp bunu tedavi etmemiz imkansız.Böyle yaşamaya alışmalısın.’’Cehennemde duş alsam başımdan aşağıya dökülen kaynar sular yakamazdı tenimi.Hiçbir çıkış yolu yoktu,en ufak bir umut,en küçük bir ihtimal dahi yoktu.Oysa ben…Oysa ben ne kadar aptalmışım!
Yıllarca düşünüp durdum psikiyatriye gidip bu durumu anlatmayı.Her seferinde vazgeçtim.Belki değişebilirim sandım.Gitmeye karar verdiğimde her şeye katlandım.Yüzlerce soru sorup,onlarca anket cevaplattırdılar.Yok ev çiz,yok ağaç çiz.Bir de insan çiz.Olmadı aile çiz dediler sesimi bile çıkarmadım.Sanki çocuk vardı karşılarında!Sonra anlamsız,siyah beyaz resimler gösterip hikaye yazdırttılar.Hayat öykümü anlattırdılar günlerce.Geçmediğim psikolojik test kalmadı.Yetmedi kan tahlilleriyle hormon seviyelerime baktılar!Sonuç:Hezeyan…Bu durumun tedavisi yok!
Tıp dünyası bana bu yanıtı verirken ve ben bu kadar çabalarken hala değişmiyorsa bir kadının bir kadına duyduğu ilgi,bunun sorumlusu ve suçlusu bizler miyiz?Tenha köşelerde el ele tutuşup sarılmak,dört duvar arasında gizlice,korkarak aşk yaşamak,evliliği tadamamak,çocuk sahibi olamamak,baskı,zulüm ve dışlanmalara maruz kalmak,ailemiz tarafından reddedilmek ve çevremizce kabul görmemeyi ister miydik hiç?!
Bu yazımı okuyan anne-baba olursa eğer,lütfen eşcinsel evladınız varsa ona sahip çıkın.Elinden tutup bu örümcek kafalı zihniyetlerin barındığı ülkede psikoloğa götürmek yerine yaşantısına saygı duyun,destekleyin ve kabullenin!İnanın bu bizim elimizde değil.Belki de sizlerin zamanında yaptığı hatalar ve yanlış tutumlar yüzünden bu hale geldik.Nereden bilebilirsiniz?
Siz bir baba olarak oğlunuzda ne kadar ‘’erkek’’ profili oluşturdunuz?Peki ya siz anne olarak kızınızda ‘’kadın’’profili çizebilmeyi becerdiniz mi?Saçlarını örüp,bebek hediye edip,makyaj malzemelerinizi kullanıp topuklu ayakkabılarınızı giydiklerinde gülüp geçip çok yakışmış mı dediniz yoksa elinize sopayı alıp bastırdınız mı kadınlık duygularını?Kızım kendine sahip çıksın,bu ülkede namus önemlidir,eline erkek eli değmesin zihniyetiyle onu erkeklerden uzaklaştırıp yalnızlaştırdınız mı yoksa?Aşkı yaşamasına,bir erkeği tanıyıp ilgi duymasına engel mi oldunuz?
Homoseksüellik belki genetik faktörler sonucu ortaya çıkıyor,belki de bireyin kendini tanıma ve gelişme evresinde örnek aldığı yanlış modeller yüzünden.Belki de anne ve babalarının yanlış tutumları,hataları,çocuğunda fazla baskı yaratması yüzünden.Belki de parçalanmış aileler içinde dağılmış çocukların yalnızlaşması yüzünden.Belki de hiçbir sebebi yok,doğal bir durum bu.Bunun yanıtını henüz Tanrı’da başka kimse bilmiyor.En iyisi kabullenmek,ben buyum diyebilmek ve homoseksüel bireylerin de insan olduğu bilincinden uzaklaşmamak.
Tarih: 31.05.2012
Okunma: 7387
Paylaş
Face
Blog
Frien
Mysp
Twit
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısının tüm hakları lezce.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, alıntılanan sayfaya aktif link verilerek kullanılabilir.
Not: Bu sayfalarda yer alan Köşe yazıları ve okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan lezce.com sorumlu tutulamaz.
Yorumlayan:forever
yazındaki pek çok duyguyu bende yaşadım ve en son psikiyatr a gittiğimde bunu bir hastalık olmadığını öğrenince kendimi kabullendim.artık seviyorum kendimi ve kimsenin ne dediği umurumda bile değil seviyorum o kadar!
Yorumlayan:medusa
Zor bir süreç yaşadığınız belli. Geçmiş olsun bu süreçten çıktığınız için. Ben ce gittiğiniz doktor uzman olmuş ama insan olamamış.
Yorumlayan:hikayeci
ebebeynlerin tutumu seçeneğini eleyelim bence.zira çok sayıda eşcinsel tanırım ve içlerinde kardeşi,abisi ya da ablası da eşcinsel olan sadece 2 kişi biliyorum.eğer annemin beni büyütürken yaptığı hatalar yüzünden eşcinsel olsaydım,bende uygulanan herşey harfiyen onda da uygulandığına göre kız kardeşim de eşcinsel olmalıydı.
Yorumlayan:MeLLy
Eşcinsel olmamıza hepimiz bir süreçte nedenler aradık, çünkü toplumun genelinden ve ahlak yargıları bağlamından farklı olmak bu coğrafyalarda insanın kolayca kaldırabileceği bir durum değil. ``Neden`` diye sormak işten değil yani. Ancak bunu aile gibi nedenlere bağlamak çok büyük bir talihsizlik/gaflet olur diye düşünüyorum.Ailenin de verdiği ilk tepkilerden biri biz nerede yanlış yaptıktır mesela. oysa bunun hata ile, yanlış ile uzaktan yakından bir alakası olduğunu düşünmüyorum, inanmıyorum. ailenin özellikle tırnak içinde belirterek söylüyorum hataları çocuğun gelişimine, ruhsal durumuna vesaire şiddetine göre muhakkak etki edecektir ama sanmıyorum ki bu durum çocuğu hemcinsine yöneltsin. üzgünüm ama saçma bir argümandan öteye gidemiyor benim için. Aksini düşünenlerin de fikrini belirtmesini isterim bu konuda.
Onun dışında kendi eşcinselliğini kabul etmek ve açılmak süreçleri her zaman zorlu. benim gibi kimileri ailesinin kabulünü görüyor açıldıktan sonra ve çok daha özgür bir hayata yol alıyor.Açık yaşamak - görünür olmanızdan mütevellit- daha çok şiddete maruz kalmanız demek (psikolojik, belki de fiziksel), ancak arkanızda sizi destekleyen birilerinin olmasıyla ve kendinizi bütünüyle kabul etmiş olmanızla bunlara karşı daha sağlam duruyorsunuz ve söylenilen sözlere her zaman bir cevabınız oluyor. Kimileri ise ailesinin hasta çocuğu olarak, yine baskılı şekilde hayatını sürdürmek zorunda kalıyor, daha da siniyor. zaten böyle bir gerçek olduğundan bizler için açılmak, eşcinsel olduğunu söylemek çok zor bir iş oluyor.
İşte bu noktada hastalık mevzusu baş gösteriyor. Hayır, eşcinsellik bir hastalık değil. Toplumun homofobisi bir hastalık, önyargıları hastalık, cehaleti hastalık ve bizi bu kadar çıkmaza sürükleyen, kendimizi bir türlü kendimize kabul ettiremeyen, bu baskılanma ve sevgiyi dört duvar arasında yaşama durumu sonunda psikolojik sorunları getiriyor. eşcinseller hasta değil, hasta eşcinselleri toplum yaratıyor! sadece hemcinsinizi sevdiğiniz için aşağılandığınız, dalga geçildiğiniz, hasta veya sapkın olarak görüldüğünüz bir toplumda yaşamak hangimiz için zor ve sinir bozucu değil ki?
Tıp bilimi ve buna benzer birçok disiplin çok uzun yıllardır eşcinselliği hastalık olarak da görmüyor; ancak çevremizde görüp- duyduğumuz çok sayıda psikiyatrın ve psikologun halen eşcinsellik için tedavi yöntemleri ile ortaya çıkarak işini yaptığı da bir gerçek. tedavi edilemeyecek bir durumun tedavisini arayarak bu süreçte birçok insanı kendinden ediyor bu zihniyet, bu tutum. yani demek istiyorum ki aslında bunun tedavisi yok denmesi aslında hayrınıza olmuş. psikiyatriye eşcinselliğin tedavisi için değil, bu baskıcı toplumda yaşamanın zorluğundan gelen sıkıntıları bir nebze aşabilmek, cinsel yönelim ile ilgili özgüven kazanabilmek ve tabi ki eşcinselliğinizi kabul etmek için gidilmeli.
Psikiyatri bilimi profesyoneli değilim, bakmayın vik vik konuştuğuma, sadece yaşadıklarımdan, gözlemlediklerimden ve okuduklarımdan yola çıkarak benim de içinde bulunduğum bir güruhun sıkıntıları ile ilgili konuşuyorum. herkesin de yorumunu dinlemek isterim.
Sevgiler.
Yorumlayan:prenses_000
Yazıyı okurken kendinden utandıgını düşündüm bir anda.. Degişmek ne demek ya. Doktor Çok haklı bence Bu bir hastalık bdegil bizlerin birey olarak kendi tercihi. Kendini hastalıklı görüp bunun için bir ton ıvır zıvır yapman çok anlamsız bence. Empati yapıp kendimi senin yerine koymuyor degilim demekki kabullenememiş terchnin sonuçlarını diorum.. Senin bahsettigin sorunları bütün eşciseller yaşıyor `dört duvar arasında aşk yaşamak,elele gezememek,evlenememek,gizli kapaklı yaşamak herşeyi` inan bunlar hepimzin sorunu ama degişmek bir çözüm deil çözüm...
Yorumlayan:schmied
Yaşadıklarını okuyunca ne denli bir durumda oldugunu anlamamak içten değil bende aynı yollardan geçtim ama benim psikiyatristim sen hasta değilisin ve senin yaşam tarzın bu en yakın cewrenden bunu anlatmaya başlamalısın demişti yaptım ailem hariç yaptım ve inan bana o denli bir büyük ailem oldu ki kendime bir kez daha güwendim sewdim sende bundan kurtulmaktan vazgeç bence içindeki hisleri öldürmenin bir ilaçı daha cıkmadı ama benim ki gene bence bir düşünce sen bundan kurtulmak istiyorsan dewam et ama bence bir yerlerde tekrar aynı sey ıle karsılasacaksın.
Yorumlayan:hayat_sebep
içinde bulunduğum durum ancak bu kadar güzel anlatılabılrdı muhteşemsiniz ne diyebilirimki...
Yorumlayan:ay_isigi_
Kızım kendine sahip çıksın,bu ülkede namus önemlidir,eline erkek eli değmesin zihniyetiyle onu erkeklerden uzaklaştırıp yalnızlaştırdınız mı yoksa?Aşkı yaşamasına,bir erkeği tanıyıp ilgi duymasına engel mi oldunuz?
zaten herseyi apaçık ortaya koyuyoır bu birkaç cümle. kesinlikle başarılı bir yazı olmuş
Yorumlayan:neva
anlaşılır ve hissedilir bir yazı olmuş.. tebrik ederim
Yorumlayan:pretty_woman
Hikayeni üzülerek yazdığın öyle can acıtıcı ki .. Yapılan yorumlardan bir çok insanın bu aşamalardan geçmiş olması daha can acıtıcı.. Tek bir hikaye aslında çoğumuzun yaşanmışları ya da yaşayacakları.
Bütün bu normalizasyon çabaları, eşcinsellerin kendi homofobileri kesinlikle malesef ki toplumsal öğretiler ya da zırvalıklar mı demeli!:
çoğunluğun yaşadığı doğrudur, tek bir normallik `heteroseksüelizm`, çocukluktan beri maruz kaldığın kadın-erkek ilişkileri, araya sokuşturulmuş öyle kalitesiz eşcinsel geyikleri, anne ve baba figürü,.. vs vs.. İnan çocukluktan bu yana beynimizdeki homunculus öyle bir şekilleniyor ki aslında öyle kirletiliyor ki kendi cinsel yönelimini kabul edemiyorsun, çünkü o şablonda cinsel anlamda kadın-kadın ya da erkek-erkek ilişkisi yok nerdeyse yıllarca maruz kaldığın onca şeye bakınca..
Tıp sektörünün içinde olan biri olarak burdaki hata aslında ilk olarak senin psikoloğundan kaynaklanıyor 4 ay boyunca seni oyalamış kendi bastıramadığı homofobisi yüzünden kızmamak elde değil!! Psikiyatrın yaklaşımı bence yerinde yani hem gerçekleri söylemiş hem de etik. ( malesef ki hala eşcinselliği bir hastalık olarak görüp hetereseksülizme adapte etme zırvalıklarıyla tedavi etmeye çalışan psikyatırlar var )
Ayrıca Melly`in yazdıklarına da katılıyorum özellikle eşcinselliğin nedenlerini sadece ailesel boyutta incelemek ya da oraya dayatmak bizi hiç bir yere taşımaz.
Hisler bir çok şey gibi multifaktöryeldir yani nedenleri sorgulayacaksak burdan başlamak gerekir.
Son olarak huzurlu bir yaşam isteğini bir erkekle yakalayacağını düşünmen anlaşılır kesinlikle. Ama bunu yazmak ne denli yerinde emin olamamakla birlikte bir erkekle yaşam sadece kadınlara karşı olan hislerin varken `yanlış yazılmış bir öykü` olur.. Nacizane, her iki türlüde de kadın ya da erkek farklı mutsuzlukların olacak ama en azından birinde mutlu olma şansın var..
Yorumlayan:ruhkanseri_605
haklısınız bu düşüncelerini içtenlikle yazdıgınız için gerçek bir kahranmısınız ama insanlar farklılar düşünceleri giyinişleri ve sadece siz olup yazdıgınız için kendınızle gurur duyun.(kulagın duydugunu degıl kendınızın beyendıyle mutlu olun hoşçakalın
Yorumlayan:mistikmelodi
muhteşem bir yazı.
aynı süreçlerden ben de geçtim..
Yorumlayan:PaN
Kişininin özü , benliği sadece kendine çalışır.Kendi beynine hükmedemedikten sonra ne bir tıp hekimi ne de seni değiştirme kuvveti elinde olan bir nefes düzeltebilir durumu.Bunun doktorluk bir yanının olmadığını, doğumumuzun böyle olduğu kanaatine varmışımdır her zaman.Yani ne kadar kendi zihnin ve duyguların ,sana,hayatına hatta hormanlarına bile nokta koysa da,bir gün bir yerlerde bu mutlaka çıkıcaktır ortaya .Aşmamız gereken duygular mı yoksa sürü mantığı normal hayatlar mı bilinmez? Varsa vardır,varsa bitmez,gitmez... Yok sayıcaksan,sayabileceksen,sayabiliyorsan,üstüne basa basa hükmediyorsan ruhunda o zaman baştan yaratılırsın;ama herkesın korkusu mudur bilmem,ya tekrardan biri ,bir gün karşıma çıkar ve çiğnediğim duyguları bana hatırlatırsa ? işte o zaman her şey boşuna...bu da benim bakış açım.
Yorumlayan:ruhkanseri_605
MeLLy:herkezin farklı düşünceleri vardır öncelıkle bunu söyleyerek söze sunla devam etmek istiyorum bazen insanı yaşam sıtandartıda bu yola sürüklüyor aile bireylerinede görev düşüyor yaşadıgım bir çok olaydan öne çıkarak söylüyorum ailede sevgiyi doyumsuz alsaydık her bırımız aile bireylerini dinler ve bu yolda olmazdık zevk meselesi degil bu evet ama kabullenmek bazen karşı cins nedenıyle zor oluyor sen sevıyorum dıyorsun o dalga geçiyor hepimiz insanız ve ne oldugumuzu aramak en dogal hakkımız tercih dönmekten yanaysa bu hastalık olmasa bıle bu yazıyı yazana yardımcı olmalıydı doktoru ve kim oldugunu göstermekti amaç bu konuyu tartışmak degıl amaç insanca özgürce yaşanmadıktan sonra gerçekten bir anlamı yok kapılar ardında yaşayan insan olmak kım ister el ele diz dize rahatca sevgısını her dkka yaşayamıyorsa eşcinsel o vakit sadece bu psikolejık bozukluga gidip şiddete dönüşüyor ve herşey bitiyor. SAYGILAR
Yorumlayan:BlackTiger
Dünyada hiç bir savaş yoktur ki kan dökülmesin acı çekilmesin ,kan dökülmesinden kasıt bazen şiddet gerektiren suç aletlerinin dışında piskolojik şiddet olabiliyor hiç bir eşcinsel arkadaşım yoktur ki bir yerlerinden duygusal şiddete maruz kalmamış olsun...madem, hem ailesel hem cevresel hem bilim adı altında farmatolojik zehirlenmelerle
karşı karşıyayız o zaman zaten doğal olarak bir savaşın tam ortasındayız... güzel kardeşim sen eğer başına zafer tacını giyinmek istiyorsan o zaman kimliğinden feragat edip kendine bile yabancılaştırdığın ruhunun topraklarında özgürlük bayrağını dalagalandıramazsın ,bütün savaşlar bir varlığı bir kimlik mücadelesini ortaya koymak içindir ,seni sen olarak kabul etmeyen hiç bir varlık zaten sana dair bir sevgiye haiz değildir,başkaları için değil kendin için yaşa bırak birilerine şirin görünmeyi...ruhunu giyin yitik ve sahipsiz bırakma, sınırlarını çizdiğin kendi topraklarında dilediğince koştur...
Yorumlayan:zuhal
bazen bütün sorunlar sadece `` ben kadinlari seviyorum`` demeklede cözülebilir ... bence ... asa yukari ... bilemicem simdi ...
Yorumlayan:Akropolice
Bizimle ilgili böyle bir sitede köşe yazarlığı yapabilmek kolay olmasa gerek. Bu köşeyi değerlendirirken amaç her şeyden önce ne yazarsanız yazın doğru mesajı verebilmek olmalı. Bir köşe yazarının kendi durumunu bu kadar homofobik ve ajitasyon şeklinde ortaya koyması, dışarıdan bakıldığında “kendiniz kabul etmiyorsunuz biz nasıl edelim” cevabını doğuruyor. Eşcinsellik bir tercih biçimi değil, doğuştan gelen bir durumdur. Tercih bunun içindeki alt dallardan birini karakteristik özelliğe göre almakla olur. A, P, AP gibi. Eşcinselliği bir tercih olarak görüyorsanız ve size bu kadar ağır geliyorsa, sizin için dünyanın sonunu getiren korkunç bir şeyse zorlamayın kendinizi, aslınıza dönün!
Evet belki pek çoğumuz aynı süreçlerden geçtik. Ama bu kadarı çok fazla. Geçirdiğiniz süreçteki yaşadıklarınızı öyle abartıya dökmüşsünüzki, yazınız bizleri acınacak haldeki korkunç varlıklar gibi gösteren bir anlam içermiş, hiç hoş değil.
Yorumlayan:BlackTiger
Bir yazar duygu ve düşüncelerini aktarırken inandığı ilkeler doğrultusunda olduğu gibi, öz eleştiri,kıyas,karşılaştırma,hayal ürünü vb... gibi bir cok konularda kalemini ustalıkla konuşturma hakkına sahiptir..insanları karşı karşıya getiren bazı değerlerin kimi çevrelerce doğru kabul edildiği, ve bir takım marjinal yaşantıya haiz insanların sosyal erginliğe ulaşma sürecini tamamlayamamış kimi beyinlerce hor görülüp dışlandığı göz ardı edilemeyecek bir durumdur. Bu süreç bazı kesimlerce gayet sıcak ve doğal karşılanırken bazı cevrelerce gercekten şiddet içerikli durumlara neden olabiliyor...Farkındalık o dur ki alamet-i farika da bir gökkuşağı renk renk, boyanabilmek her duygunun derinliğine varabilmek idrak-i meale ,zira ki yeterse sana tek renk o zaman sen o aklın sikletini terk et!!
Yorumlayan:sessizkalp
Yazınız anlamlı. İçerik olarak acıtıcı. Yalnız kalmak kadar kötü bir şey yok yaşamda. Bundan vazgeçmek istemiş olmanı anlıyorum. Anlıyorum çünkü benzer aşamalardan geçtim. Şu anda gördüğüm kadarıyla buradaki herkes sadece aşk acısından müzdarip. Farklı olmak hem güzel hem acı verici. Ayarında kişilerle olunca dünyanın en güzel şeyi. Ama ayarını bulamazsan vay haline. Sen kendini kabullenmişsin. En önemlisi de buymuş. Ohh ne rahat değil mi hayat? :D Sevgiyle kalın...