Osman, boylu poslu alabildiğine yakışıklı bir toy delikanlı. En tatlısından çakır. Arada boş bulunup “Daha evlenmicen mi?” diye zırvalayanlara onu gösteriyorum, işte hayat arkadaşım! Her hali sevimli ama sabahları çekilmiyor. Günün ilk ışıklarıyla uyanıyor, biraz çimleniyor biraz sessiz sessiz bakınıyor, sonra saat 7 civarlarında her gün aynı saatte kurulmuş gibi başlıyor şakımaya! Arkadaş o ses hiç mi kısılmaz, önce beni uyandırıyor.. sonra apartmanı, derken mahalle ve koca şehir uyanıyor sayesinde.. İstersen uyumayı dene, hele şimdi sesi de kartlaştı, yanına gidene kadar mümkün değil susmuyor, ille de bir al beni sar beni çığırtkanlığı. Gözüm yarı kapalı yarı açık, gidip açıyorum kafesin kapağını, parmağımı uzatmamla üzerine atlıyor. Günaydın Osman! Cik cik cik! Havalar sıcak, onunda duşa ihtiyacı var, birlikte banyoya. Kendi küvetini beğenmedi nemrut, kim bilir ne zamandan kalma kocaman cam kül tablasının içine su koyuyorum, ben duşta o da orda cup cup. O nasıl keyif öyle, yıkanırken ıslık çalıyor, babasına çekmiş şımarık!
Osman bir ayak fetişisti, ama benimkilerin! Onlarca ayağın arasında bile tanıyor benimkileri, gelip üstüne çıkıyor! Olurda camlar açıkken evimizden kaçarsa, ayaklarımı pencereden sallandırmayı düşünüyorum, her nerdeyse çıkar gelir bulur evi, adım gibi biliyorum! Kuş beyinli lafını kim çıkardıysa halt etmiş, zehir gibi de zeki, öyle oyunbaz ve iyi tanıyor beni. En sevdiği anlar arada masaya kurulmasına izin verdiğim anlar. Sağolsun yemek seçmez kendileri, bilumum gagalanacak ne varsa tadına bakar. Benim oğlum diye söylemiyorum, çok da terbiyelidir, asla tabakların içine girmez, kenarlarında tutunur, gagasıyla uzanır. Kızını evlendirmek isteyen dişi kuş ebeveynlerine söylüyorum, oğlum pırlantadır, çalışkandır. Ama bir kusuru var, kime çektiyse azıcık hovardadır! Bazen bir bakıyorum kafesin içi darmadağın, noldu ne yaptın bakim sen burada diyorum mahcup mahcup yüzünü kaçırıyor. Geçen gün ballı yem almıştım, ondan mı acaba? Ben yokken bu evde bi haltlar çeviriyor ya, dur bakalım yakında anlarım!
Kelimeleri yeni yeni öğreniyor. Sayesinde en çok hangi kelimeleri kullanıyormuşum öğrendim. Yürü git! Şefkatlidir, romantiktir, kafanıza bir konar, bir daha da inmez! Saçlarımı okşamıyorsun diyenleri yalancı çıkarır, hatta yuva yapar utanmasa deyyus! Akşamları kafesin kapağını açık bıraktığım anlar, ikimizin de en sevdiği anlar. Ne zaman yakınından geçsem, yada kafesin önünde dursam pat çıkıyor içerden kafesin ağzına geliyor, öpücük veriyor, sonra gagası yanağımda ben gidene kadar öylece bekliyor. Bir gün kıyamadım, aldım onu uzandım. Kalbimin üzerinde severken uyudu! Sevgilim bastı feryadı, “Bende öyle uyumak istiyorum, beni de uyut banane!”
Eyvah, başlıyoruz yine!
-Bıktım artık bu kuştan! Beni de sevmiyor zaten, her seferinde ısırıyor! (Sanırım kalp kalbe karşı!) Onu benden daha çok seviyorsun! Beni bir kere bile böyle uyutmadın! (Nankörlük tam da böyle bir şey işte!) İstemiyorum artık onu, ya Osman ya da ben!
Boş bulunup öyle bir öksürdüm ki bir anda Osman düştü göğsümün üstünden! Oda anlamadı ne olduğunu, alıp kafesine koydum rahat rahat uyusun diye.
-Nee ne dedin sen?
-Duydun işte, ya Osman ya ben!
Koptum sanırım o andan sonra, gülme krizine girdim.
-Sen Osman’ı kıskanıyorsun, doğru mu anladım?
-Nesini kıskanıcam bi kuşun! İstemiyorum sadece, bu evden gidecek! Sağa sola tüyleri de uçuşuyor zaten!
-Öyle mi? Ama seninde uçuşuyor tüylerin, ben bir şey diyor muyum?
-Nasıl yani?
- Saçların yani diyorum, saçların, salonda, mutfakta, halıda orda burada sarı sarı tüyler!
-Aynı şey değil!
-Tam da aynı şey işte! Bir ebeveyn için çocuğu neyse, gerçek bir hayvan sever içinde evini ve yaşamını paylaştığı bir hayvan öyledir, bu kuş bile olsa! Sen sevmeyebilirsin ama o benim evladım ve hiçbir yere gidemez bu evden!
-Sana inanamıyorum, ne dediğinin farkında mısın? Bir kuş için beni incitiyorsun!
-Bir kuş için değil sevgilim! Sevdiğim, değer verdiğim, hayatı parmaklarımın ucunda, sevgime ve merhametime muhtaç bir canlı için!
-Kuşunla sana mutluluklar diliyorum o halde, beni unut!
Unuttum tabi bende. Böyle abuk subuk restlerle beni kaybetmeyi göze alanı, ben kazanmak için hiç uğraşmam! Ama o unutmadı. Aradan zaman geçtikten sonra aradı. Güya özür diledi. “Sende haklısın ama bir kuşa değiştin beni” dedi! Hala aynı olan bakış açısına yapacak bir şeyim yoktu. “Kendine iyi bak, bir şeye ihtiyacın olursa ara beni” dedim. Düşündükçe bana hala şaka gibi gelir, bu kuştan sebepler yüzünden gelen ayrılık. İlişkinin henüz cicim aylarında böyle bir şeyi yaşamış olduğuma sevinmeyi bıraktım, hayvan sevgisi olmayanda insan sevgisi yoktur misali hayatındakilere nasıl bir tutum sergilediğine yandım!
Hala düşünüyorum.. Her ne kadar acımasız davranırsan davran seni terk etmeyen bir canlıyı nasıl sokağa bırakırsın? Sokağa bırakmayı geçtim, bırakılan yer hayvan barınağı bile olsa, sana alışmış ve seni tanıyan bir canlı artık senin yavrun olmuştur ve senden başkasına küsecek, yetmeyecek üstüne terk edilmişlik duygusuyla belki de hayata küsecek. Bunu belki bir kuştan bekleyemeyiz ama köpeği yada kedisinden vazgeçmesi istenenler için durum tam da böyle. Üstelik ev ortamına alışmış dünyadan bi haber canlılar için sokaklar açlık, sefalet ve ölüm demek. En basitinden bir sokak kedisi yada köpeği belki bir çöplüğe girip yemek bulmayı bilir ama aynısını her şeyi önüne gelmiş bir hayvandan bekleyemezsiniz, bilmez ki. Hayatımıza girenlerin, ondan önce hayatımızda olan varlıklara rest çekmeye hakları var mı? Bana diyor ki ya oğlun ya ben! İnsan evladını bırakır mı? Kuş muş seviyorum ben onu, hem onun bir adı var, Osman!
HAMİŞ : Malum havalar hala sıcak geçiyor. Sevgili dostlarımız için binalarımızın önlerine, gölgelik yerlere bir kap su bırakmayı ihmal etmeyelim. Belki bir şekilde yiyecek bulabiliyorlar ama su bulamıyorlar maalesef..
Işık ve sevgiyle
Bilge ADAM
|