Uçaktayım.. Kıbrıs’a gidiyorum. Yerime geçtim, yorgunum, uykusuzum.. Yan koltuk boş, henüz yolcu alımı devam ediyor.. Başımı geriye koltuğa yasladım, gözlerim kapalı. Yan tarafta hareketlenme ve derken burnuma gelen parfüm kokusu. Kokuya karşı ciddi duyarlılığı olan biri olarak markasını tahmin etmeye çalışıyorum, gözlerim hala kapalı, oyun oynar gibi. Buldummm! .. Gözlerimi açtım, yan tarafımda kokunun sahibi..
- İyi yolculuklar!
Dedi gülümseyerek.
- Escape?
Dedim cevap olarak!
- Buyrun?
Dedi anlamaz bakışlarla.
- Parfümünüzün markası Escape mi?
- Aaa evet !
Dedi yine kocaman gülümseyerek..
- Güzel kokulardandır.
- Teşekkür ederim.
- Rica ederim!
Madalya mı bekliyordum bildim diye bilmiyorum. Geriye yasladım yine başımı..Hani bir anda ışık saçılır ya, işte öyle bir şeydi gülümsemesi. Kemerler bağlı kalkışa geçtik.. Bir anda elimi, bir el kavradı! Gözlerimi açtım..
- Pardon, birden korktum da!
Mahcup bir şekilde bıraktı elimi, gülümsedim..
- Daha önce gittiniz mi hiç Kıbrıs’a ?
- Hayır gitmedim!
- Ada üzerinde dönerken yana doğru yatış yapar uçak, korkmayın sakın!
- Öylemii, umarım korkmam!
Elimi kaç kere tuttu bıraktı hatırlamıyorum. Tek hatırladığım, belki yine tutmak ister diye elimi kol dayama yerinden hiç kaldırmadığım!
* * * * * * * * * * * *
Ambulanstayım.. Burnumda kablolar takılı, boynumda boyunluk.. Sirenler benim için çalıyor, gözlerim tavanda.. Ne zaman ambulans sireni duysam içim ürperirdi. Şimdi bu sesin benim için olduğunu bilmek.. Çok garip geliyor her şey.. Üzerime doğru eğilen bir çift kahverengi göz ile “Şuuru kapanıyor acele edin!” diye bağıran bir ses arasında kayboluyor tüm görüntüler.. Gözlerimi açtığımda cihazlarla dolu bir oda ve bu sefer burnumda, göğsümde her yerimde bir şeyler takılı. Derken içeriye bir melek giriyor. Yanıma gelip cihazları kontrol ediyor. Uyandığımı fark etti. “Nasılsınız bakalım?” Diye sordu. Gözlerimi kırptım, konuşmaya gücüm yok. “Daha iyi olacaksınız, hemen geliyorum” diyerek odadan çıktı. Etrafa şöyle bir göz gezdirdim. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. En son hatırladığım yolun solundan karşımıza çıkan köprü ve kardeşimin direksiyon hakimiyetini kaybetmesiyle olanca hızımızla köprüden nehre doğru uçuşumuzdu! Sonradan anlattılar.. Aracın arka lastiği yamacın sonundaki dala takılmış, önü yarı belimize kadar suya girmiş, arkası havada, bedavadan hayatta kalmışız! Zemine çarpmanın etkisiyle ön cam patlamış, kemer fırlamamızı engellemiş ama kafamızı sağa sola vurmuşuz. Vurmanın etkisiyle o an baygınlık geçirmişim. Bizi oradan çıkarana kadar geçen süreçte ayılır gibi olmuşum. Ambulansta film tamamen kopmuş.. Sonrası malum.. 2. Gün gözlerimi açmışım..
Derken gözlerim tekrar kapanıyor. Açtığımda melek yine karşımda.. “Bu travmaya bu kadar uyku yeter, sonra akşama uyuyamayacaksınız.” diyor şakayla karışık gülümseyerek. Olanları hatırlıyor musunuz? Hatırlıyorum! Güzel, hafıza kaybı yok o halde. Çünkü birazdan polisler ifadenizi alacak! Polisler geliyor, olayı anlatıyorum. Odanın kapısından başını uzatıyor “Fazla yormayın hastamı, dinlenmesi lazım” diyor, ne de güzel diyor!
3. gün.. Yüzüme pansuman yapıyor.
- Acıyor mu?
- Yooo!!
- Ne kadar acımıyor peki?
- Çok kadar!
Gülüyoruz yine.. Elimi tutuyor, hepsi geçecek diyor. Geçmesinnn! İyileşmek istemiyorummm!
* * * * * * * * * * * *
Sahildeyim.. Yazlık yerlerden birinde.. Geceyi yıldızlar aydınlatıyor.. Beldenin gece hayatı buraya kadar geliyor, sesler bangır bangır.. Şezlonga uzandım, arkadaşları bekliyorum. Erken gelmişim, yıldızları seyrediyorum..
-Güzel bir gece değil mi?
Başımı çeviriyorum, yanımdaki şezlonga oturmuş beyazlı bir güzel! Büyük ayı nerdeydi, Süheyla yıldızı ne taraftaydı diye gökyüzüyle cebelleşirken, burnumun dibine kadar peri kızı gelmiş de ruhum duymamış!
-Evet çok güzel bir gece!
Üzerinde beyaz bir elbise, nerdeyse belini saran gelincik saçlar ve ay ışığının aydınlattığı bronz teniyle maşallah dedim, Allah sahibine bağışlasın!
-Dün akşam gördüm sizi otelde. Yanınız kalabalıktı. Şimdi rastlayınca selam vermeden geçmek istemedim. Rahatsız etmiyorum umarım.
-Rica ederim, buyurun.
-Teşekkür ederim.
-Önemli değil, herkese açık bir alan burası
-Peki gözleriniz, onlarda herkese açık mı?
-Pardon ???
-Gözlerinizin rengi diyorum, bu karanlıkta bile seçilebiliyorlar!
-Öylemi, kapatayım rahatsız ettiyse, hatta kapattım bile!
Şezlongun ortasına bağdaş kurup, yoga yapar gibi durup gözlerimi kapattım! Kahkahasını duyunca açtım. Elbisesindeki minik ışıltılar ay ışığının yansımasıyla parıldıyorlardı.
-Yalnızsınız galiba? Diye sordu, fısıldar gibi..
-Hayır değilim, arkadaşlarımı bekliyorum.
-Ne güzel bende bekliyorum.
-Arkadaşlarınızı mı?
-Hayır sevgilimi, kavga ettik de!
Ve beklenen sevgili geliyor.. Bağrındaki altın kolyesiyle, parıldaya parıldaya!
* * * * * * * * * * * *
Hayattan minik şekerler, tatlı renkler.. Hani sihir gibi gelen anlar vardır ya, hani bir varmış bir yokmuş misali.. Aklımıza düştüğünde yüzümüzü gülümseten, içimizi ısıtan.. Dudağımızın kıvrımına tatlı bir gülüş konduran.. İşte o anlarınızın sonsuz olması dileğiyle..
HAMİŞ : Yeni yıl yepyeni umutlarımızın başlangıcı olsun. Özlediğimiz, dilediğimiz ve beklediğimiz ne varsa altın tepsilerle sunsun. Kalbimize mutluluk, bedenimize sağlık, cebimize bereket getirsin.. Aminnn!
Işık ve Sevgiyle
Bilge ADAM
|