(Bu kelimeyi severim. Zira ‘merhaba’ farsça kökenli bir sözcük olup ‘benden size zarar gelmez’ anlamına geliyor. Hayat bütün LGBTT’lere gerçek bir ‘merhaba’ diyene kadar biz birbirimize merhaba diyelim her yerde)
Sevdiceğimle yaklaşık 3 yıllık iyi giden bir beraberliğimiz var, hatta evlilik desek daha doğru olur. Her ilişkide olduğu gibi ilişki tam anlamıyla rayına oturduğunda bir eksik var diye düşünüyor insan. Bu eksik tabiki de çocuk… Bir gün kahvelerimizi yudumlarken sevdiceğimle aramızda geçen şu diyalogla başladı her şey:
Sevdiceğim: Çocuk istiyorum! Biliyorum bu bir egoizm ama ben bu egoizmi sen de istersen yaşamak istiyorum?
Ben: Çok muhteşem bir fikir olduğu kadar çok ama çok da ciddi bir fikir? Ben her türlü yanında olabileceğimi hissediyorum. Bunu bana söylediysen zaten bana olan güvenini tartmışsındır.
Ve uzunca bir süre araştırmalar düşünmelerle geçti aylarımız. Tabiki birçok engel var yasal, maddi, manevi vs. Türkiye’de sperm bankası yok zaten bu yolu da istemedik. Çünkü baba sevgisini yaşasın istiyorum. Tüp bebek yapabilmeniz için bu ülkede istenen ilk evrak evlilik cüzdanınız ve bütün yolların denenip son çare tüp bebek olduğuna dair gereken bir dünya raporunuz olması gerekiyor. Bu şıkkı elemiştik zaten. Konuyu gay arkadaşlarımıza açtık ama nedense çoğu korktu ve taşın altına girecek olgun tipler değildi. Bu şıkkı da eledik. 2 kadın da çocuk sahibi olabiliyor diye duyduk. Benim iliğimden bir sperm yaratılacak ve eşime enjekte edilecek ama çok yeni bir uygulama olduğu için manyak paraların döndüğü bir şık oldu. Bu şıkkı da eledik. Seçenekler daraldıkça şöyle bir soru cereyan etti ikimize de: “şıklardan birini gerçekleştirdik diyelim peki çoğunluğu homofobik olan bir ülkede 2 kadın bebeğimize nasıl bakacağız?” Asıl problemin bu olduğunu düşündükçe anladık! Bir kere ailemizde, çevremizde, çalıştığımız işler de hala eşcinsel kimliğimizi bilmeyenler var. Hadi bunu bir şekilde çözdük diyelim en baba sorun geliyor sayın seyirciler! PARA! Çocuk demenin para demek olduğu bir ülkedeyiz. Bakıcı fiyatlarını araştırdım inanılmaz rakamlar! Birimiz bebeğimize baksak biri çalışsa İstanbul da 3 kişi (biri bebek) nasıl geçinebiliriz? Devlet bana sahip çıkmaz, “hasta(!)” insanlar derken bebeğimize sahip çıkar mı sizce? Cevap kocaman bir “HAYIR” Bu anlattıklarım yaklaşık 6 aylık bir süreçti. Türkiye’de bu işi yapmak için çok ciddi paranızın olması gerekiyor bunu anladık ne yazık ki Son kararı merak ediyorsunuz tabi…
Yılbaşında 2 haftalık bir yurtdışı seyahati yaptık. Sevdiceğim o ülkede doğup büyümüş ve birkaç yıldır Türkiye’de. Orada arabayla dolaşırken döndü bana “burada yaşayabilir misin?” soru çok netti. Kendimi tanıyorum hiçbir şehre ait olamayan göçebe bir ruhum var. 3 yıl önce büyüdüğüm küçük şehri terk edip İstanbul’a yerleştim herkesin şaşkın bakışları düşünceleri altında… Ama ülke değiştirmeyi hiç düşünmemiştim. Ama “aşk” öyle bir şey ki insanın harbiden gözünü karartıyor. Sevdiceğime dedim ki:
Bilirsin bebeğim ki sen de bu ruhumu sevdin göçebeyim ben, bu ülkenin 2 haftadır en güzel yerlerini gezdim, en güzel yemeklerini yedim ama kötü yanlarını tabiki göremedim. Ama illaki zorluğu olacaktır haa umrumda mı? Değil! Seninleyse eğer her yerde yaşarım!
Bütün planlar değişti tabi. Sonbahar da o ülkede nikahımız olacak ve 2014 sonu da taşınacağız. Haa böyle bir cümlede olmuyor bunlar. Kadir İnanır’la Türkan Şoray’ın “Dönüş” filmindeki gibi önce o
gidip sonra beni yanına aldıramıyor. Önce oturum alabilmem için 3 aylık “aile birleşim kursu”na gidip sınavı geçmem gerekiyor. Eğer geçerseniz burada konsolosluk veriyor size oturumu ve bir dünya yasal şeyler… Daha çok bebeğimizin bakımı, sosyal ve toplumsal psikolojisinin daha güvende olacağı, özellikle devletin her şekilde size ve bebeğinize sahip çıkması bu yönde karar vermemizde etkili oldu. Bakalım çıktık bir yola iyi şeyler hissederek ama umarım iyi şeyler olur. Çok fazla da zorlamadan sadece deneyeceğiz, baktık olmuyor mu döneceğiz? İlerde “keşke” dememek için altın kuralımdır denemek, hatırlarsınız bundan önceki yazımda da bu huyumun nasıl geliştiğini yazmıştım.
Asıl sizinle paylaşmak istediğim konu şu: Planlarımız bu şekilde seyredince çevremizde çoğu eşcinsel birkaçı heteroseksüel arkadaşımıza bu fikrimizi paylaştık. Aldığımız tepkiler aynen şöyle:
- hımm emin misiniz? Bence böyle(!) ilişkilerde biraz zor!
- aaa şaka mı bu? Nasıl yapacaksınız?
- kafayı mı yediniz? O çocuğun psikolojisi ne olacak? Çok büyük sorumluluk!
- birazdan daha düşünün kızlar, ülke değiştirmek o kadar kolay değil… vs. vs.
%80’ini bu ve buna benzer ifadeler, dudak bükmeler, istemeden “eh hayırlı olsun” demeler alırken %20 lik bir kısmı yanımızda oldu ve cidden bu kararı yürekten desteklediler. O %80lik arkadaş grubuna bize bunları söylediklerinde şunu dedim:
- Tabi ki zor olacak ama biz birbirimizin yanında oldukça her şey kolaylaşacak buna inandık hep. Hayat bu kadar radikalken biz neden radikal olmayalım? Ve sustular…
İkimizin de tuhafına giden en önemli konu özellikle eşcinsel arkadaşlarımızın bu konuyu doğal ve duygusal karşılamamaları… Halbuki en büyük desteği onlardan alırdık diye düşünmüştük. Ve ne yazık ki bir kez daha bu işin burada olmayacağı üzülerek anladık. Eşcinseller olarak kendi içimizde hala “normal” olmadığımızı düşünüyorsak ve önce biz birbirimizi ötekileştiriyorsak burda büyük bir sorun var demektir. 26 yaşımdayım ama bugüne kadar asla bir doğurma içgüdüm olmadı olmayacak gibi de geliyor ama bu benim seçimim. Kadını erkekten ayıran en büyük özellik “doğurganlık” ken hâlâ neden yadırganıyor bu? “Lezbiyen” olmak sorun tabiki… Sevdiceğim sadece doğasında olan bir duyguyu yaşamak istiyor ve ben de onun yanındayım bu neden garip? Bu tepkileri sadece hetero arkadaşlarım verse bir nebze avunacaktım ama çoğu gay ve lezbiyen olan insanlar verince insan üzülmüyor değil!
İşte böyle sevgili okur, bakalım neler olacak? Zaman her şeyi gösterecek tabi ki… Yaşayacağız ve göreceğiz…
SİZE DUYURMAK İSTEDİĞİM HABERLER VAR GÖZ ATARSANIZ SEVİNİRİM:
Hazır gündemde Rüzgar Erkoçlar fırtınası eserken aşağıda çıkan kitabı okumalısınız. Rüzgar ve onun gibi trans bireylere sahip çıkmalıyız.
* * Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği, Trans Erkek / Kadından Erkeğe Transeksüellerin Deneyimleri kitabını yayınladı. Aras Güngör tarafından hazırlanan kitapta 8 trans erkek bireyin deneyimleri var.
Kitap Türkiye’deki tüm LGBT derneklerinin ofislerinden ücretsiz olarak edinilebilir.
(Kitabı Ankara’da Pembe Hayat ve Kaos GL’den, İstanbul’da İstanbul LGBTT, Lambdaistanbul ve SPoD’dan, İzmir’de Siyah Pembe Üçgen’den, Diyarbakır’da Hebûn LGBT’den edinebilirsiniz.)
Okuyup geçmeyelim bu haberleri, böyle bir kaynaktan çok şeyler öğrenebileceğimiz gibi desteğimizi de esirgemediğimizi göstermeliyiz. Ayrıca “Pempe Hayat”ın internet sitesinden hem bu kitabı hem de “lubunya dergi”sinin tüm sayılarını pdf formatında indirebilirsiniz Link: http://pembehayat.org/iletisim/lubunya-dergisi/
** ** Sosyolog olan Helin Kaymak, üzerinde çalıştığı kadının güvenlik sorunu ile ilgili sosyolojik bir kitap projesi için yardımlarınız bekliyor. Helin Kaymak şöyle diyor:
Sevgili KADIN ve EŞCİNSEL Arkadaşlar
Uzun süredir üzerinde çalıştığım, kadının güvenlik sorunu ile ilgili sosyolojik bir kitap projesi için yardım etmenizi bekliyorum.
1- Hayatınızda olan herhangi bir erkek (baba, ağabey, kardeş, sevgili, eş...) tarafından şiddete (fiziksel, cinsel, psikolojik/dayak yedim, taciz edildim, tecavüze uğradım, aşağılandım vs.) maruz kalıp, daha sonra herhangi bir zamanda onlara güvendiğiniz oldu mu?
a) Bana bunun hikâyesini yazabilir misiniz ( sorun yaşadığınız kişinin gerçek ismini kullanmak zorunda değilsiniz)?
b) Eğer hikâyenizi anlatmak istemezseniz; evet ise neden?(inandım, söz verdi, anlaştık, mecburdum vs./ hayır ise neden?(bir arada olmamız mümkün değildi, inandırıcı değildi vs.) Hikâyenizi ya da yanıtlarınızı, http://www.facebook.com/helin.kaymak adresinden veya helinkaymak@gmail.com adresinden bana ulaştırırsanız çok sevinirim.
Bize yardım eden insanlara biz de yardım etmeliyiz arkadaşlar! Helin Hanım ensest ve lgbtt’lerle ilgili çok eksiği olduğunu belirtiyor. İsim vermeden bile olsa bu değerli çalışmaya katkıda bulunmalıyız. Bize sahip çıkana desteğinizi esirgemeyeceğinize bilerek bu konudan bahsetmek istedim.
Emekçi Kadınlar Gününü sadece kutlayıp unutmayalım!
Yarın saat 20.00’de Fulya Sanat Merkezinde İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nda (İDSO) “DÜNYA KADINLAR GÜNÜ VE BAHARA MERHABA KONSERİ” var. Bu önemli günde keyifli bir dinleti olabilir. Biletler de uygun fiyatta haberiniz olsun.
Ferah Kalın.
Tarih: 07.03.2013
Okunma: 4586
Paylaş
Face
Blog
Frien
Mysp
Twit
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısının tüm hakları lezce.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, alıntılanan sayfaya aktif link verilerek kullanılabilir.
Not: Bu sayfalarda yer alan Köşe yazıları ve okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan lezce.com sorumlu tutulamaz.
Bu yazıya ait yorumlar
Yorumlayan:PINAARR
Tebrik ediyorum sizi başkalarını dinleyip bu güzel hayallerinizden ve aldığınız kararlardan vazgeçmediğiniz için umarım herşey gönlünüzce olur böyle bir eş bana da nasip olur inşallah :))
Yorumlayan:Cecile
Her şey harika olsun sizin için :)
Yorumlayan:MeLLy
içimden insanların verdiği tepkilere dair bir şey yazmak geldi.sanırım diğer yazılanları biraz da özel bulduğumdan `ne güzel, devam edin kızlar` demekten başka bir şey söyleyemeyeceğim için.
çocuk doğurmak çok kolay (önemli olan ana olmak ana klişesiyle devam etmeyeceğim). gerekli imkanınızın olduğunu düşündüğünüz sürece bir bebek dünyaya getirmek düşündüğümüz kadar zor değil aslında. buradaki asıl konu çocuğun doğduktan sonra ne tür bir çevrede yetişeceği. olumsuz bakan insanların bu kadar çoğunlukta olmasını ben toplumun homofobisini içselleştirmiş olmamıza bağlıyorum. bu kadar itilip kakıldığımız bir memlekette (bırakın partnerimizle bir can dünyaya getirmeyi, partnerimizin olmasına tahammül edemeyen bir zihniyet söz konusu) lezbiyen bir çiftin dünyaya çocuk getirme isteği biraz ütopik olarak düşünülüyor. çünkü görmemişiz, çünkü biz hep ezilmişiz, bu toplum bizi hiçbir zaman kabul etmeyecek ki çocuk nerede kaldı. o nedenle bunun fikri bile dünyanın neresine giderseniz gidin bu topraklarda yaşayan çoğu insan için ohalık, yok artıklık, imkansızlık statüsünde olacak. oysa artık dünyanın birçok yerinde eşcinsel çiftler artık tamamen toplum ve yasalar tarafından kabul görmüş, evlilik yapabilir durumda ve hatta çocuk doğurup, çocuklarını heteroseksüel çiftlerin çocukları ile eşit şartlarda yaşatabiliyor. bu işi türkiye gibi bir memlekette yapacağınızı söyleseydiniz, bi durun derdim ben de, zira sizi kabul etmeyen bir toplumda çocugunuzun kabul görmesini beklemek ve sırf çocuk yapmak için o çocuğu bu toplumun ta midesine kadar bırakmak saçma ve bencilce olurdu. gideceğiniz yerin lgbt haklarına verdiği ehemmiyet, eşitlik mevzusu ve toplumun bakış açısı (yasalar izin verse de toplum henüz sindirmemiş olabilir) çok iyi düşünülmeli ve araştırılmalı - ki yapmış olduğunuzu görüyorum.
eklemek istediğim bir mevzu daha var. eşcinsel bireylerin çocuk sahibi olmasını şefkatli ve anaç yönüm dışında bir de şu nedenle destekliyorum ben: heteroseksüel bireyler (özellikle de bizim gibi heteronormatif ve ataerkil bir toplumda) çocuğu bir süreç olarak yapıyorlar. yani bir birliktelikten sonra evlilik gelmesi normal ve hatta zoraki bir olay. evlilikten 1 yıl sonra da bir çocuk dünyaya getirmek sürecin olağan bir parçası. ancak eşcinseller için çocuk sahibi olmak demek hayatlarını bu iş için ortaya koymak demek oluyor. harcanan paranın, verilen emeğin, tıbbi mevzuların ve bürokratik işlemlerin hattı hesabı yok. bu nedenle çiftler kendilerini çocuk sahibi olmaya tam olarak adamış oluyorlar. bu kararlılık da doğan çocuğa neredeyse mükemmel bir hayat vaadediyor. zira çok istenmiş, zira onun için çok emek verilmiş ve tabi zira bir aşkın, sevginin ürünü olarak meydana gelmiş.
Neyse biraz fazla oldu yine yorum ama konuşasım geldi. son olarak elbette unutmuyorum ki başka bir memlekette yaşam kurmak gözünü korkutmasın, hepimiz bu dünyanın vatandaşıyız ve bu dünyaya aitiz. entegrasyonu güzel sağlayabildiğin sürece - ki yalnız değilsin- hayat çok güzel olacaktır eminim. sizin için bir şey değiştirir mi bilmem ama iyimser olsam da zorlu bulduğum bu süreçte desteğim sizinle. Sevgiyle kalın.
Yorumlayan:KaraKedi
Sonsuz mutluluklar diliyorum.. Sizinle düşüncelerim ve isteklerim tıpatıp aynı o yüzden yaşadığınız deneyimleri hayata dair inişleri çıkışları bilmeyi çok isterdim.. Birbirinizi asla bırakmayın ve emin olun ki siz beraber oldukça kim ne derse desin ne yaparsa yapsın hiç bir şey sizi yıkamayacak..
Yorumlayan:Pessimist
olumlu bakmayan bu oranın bu kadar yüksek olması şaşırtıcı.. yüzde yirmilik bu oranınıza ben de katkı sağlamak istedim ;) Amacım salt gaz vermek de değil.. bir kadının sevdiği biriyle bir çocuk yetiştirip aynı duyguları paylaşmak istemesinden daha doğal ne olabilir.. çocuğun psikolojisini düşünenlere -kadın/erkek ilişkisinden, yetiştirmesinden meydana gelen çocukların psikolojileri çok mu düzgün- diye sormak istiyorum bu niye sadece iki kadının çocuğu söz konusuyken gündeme geliyor.. bence bu bireylerin kafa yapıları ve anlayışlarıyla alakalı.. ha şöyle bir gerçek de var Türkiye de bu tarz bir çocuğun psikolojisini bozmak için uğraşan insanlar olacaktır.. yurtdışı da burada çözüm gibi geliyor.. zorluklar mutlaka olacaktır ancak sevdiğin bir insan ve böyle güzel bir amaç için denemeye değer..
umarım her şey istediğiniz gibi olur..
Yorumlayan:Dubbing
Deneyin ,en azından senınde dedıgın gıbı denedık dersınız. Korkarak vazgeçmektense ,elimizden gelenin fazlasını yaptık ama olmadı dersiniz... Yurt dışı düşüncenizde hayata geçerse mükemmel olur,tabıkı bu aşamaları en sağlam şekilde atlatmanız gerek..Bol Şans ve Mutluluk Diliyorum.
Yorumlayan:saphire
En büyük destekcilerinizden biriyim. Her şey istediğiniz gibi ve çok güzel olacak ben eminim hakettiniz bunu çünkü. Banada ufaklığı mıncıklamak düşecek bu taraflara geldiğinizde:)
Yorumlayan:crayz
yaklaşık bi yıldır sizinle aynı isteği paylaşan bi çiftiz.bende araştırdım hatta bazı erkek arkadaşlarımız vericilik konusunda gönüllü oldu ama ben pek babayı bilmek yada babanında çocuğu bilmesinden yana değilim.ilerde babalık duygularının kabarması riskini almak istemiyorum.sperm bankası bize mantıklı geliyo.lezbiyen bi çiftin bu ülkede bebek yapmasının zorlukları konusunda haklısınız.ama ben bu zorluklardan kaçmak niyetinde değilim.doğumu yurtdışında yapıp bebekle türkiyede yaşamayı istiyorum.bizi ve bebeğimizi ailelerimizin ve toplumumuzun gözüne gözüne soka soka büyütmek tercihim.bu zevk çekeceğimiz zorluklara değer diye düşünüyorum.sizden ricam bebek sürecini ilerleyen zamanlardada anlatmanız.elimizde bir B planının olması fena olmaz.
Yorumlayan:Closedsea
Her türlü cesaretin barındığı 2 insan mükemmel..
Yorumlayan:GeceMavisi
sizi tebrik ediyorum bizimde 3 yıllık bir ilişkimiz var ve bizde o eksiği tamamlamak istiyoruz inşallah herşey istediğiniz gibi olur yolunuz yolumuz açık olsun...
Yorumlayan:sessizkalp
Sizi tebrik ediyorum cesaretinizden dolayı. İnsanın doğasında vardır evlat sahibi olma isteği. Ölene kadar birlikte olursunuz umarım. Çocuğunuzu da kucağınıza alınca daha da mutlu olacağınızı düşünecek olursak çok şanslı bir çiftsiniz. Nazarım değmesin. :D
Yorumlayan:capricornus1978
Konu hakkında başka bir görüşü dile getirerek afaroz edilen ben olayım hadi: normlardan bahsetmiyorum ama doğal olandan bahsediyorum... doğal değilse sağlıklı olabilir mi? Konu hakkında detay isteyenle özel uzun uzun konuşurum- :))
Bir başka konu, heteroseksüel evliliklerden olan çocuklar çok mu mutludur- çok mu sağlıklı yetişmiştir? Eh sizinkinin de sorunları olacak elbette; bıdı bıdı edenlere fazla kulak asmayın... hapishaneleri dolduranlardan hiçbiri muhtemelen homoseksüel çocuğu değildir.