Merhaba,
Sevdiceğimle bebeğimize dair planlarımızın ilk aşamasını başardık ve geçtiğimiz günlerde evlendik! Ve bu ana gelene kadar yaşadıklarımızı, neler gerektiğini prosedürü sizlerle paylaşmak istiyorum. “2 Kadın 1 Bebek” adlı yazımdan sonra birçok arkadaşımın da bu istekte olduğunu ve sürece dair olanları paylaşmamı istediler. Umarım bir nebze olsun yardımcı olabilir.
Nikâhı yurtdışında, eşimin de vatandaşı olduğu ülkede yaptık. Vatandaşı olması işleri bir nebze olsun daha da kolaylaştırdı tabi… Sizden gelen sorulardan biri şuydu: “sevgilim ve ben Türk vatandaşıyız, biz de nikâh yapabilir miyiz? Öncelikle, özellikle bizim nikâh yaptığımız ülkede taraflardan birinin ya o ülkenin vatandaşı olması gerekiyor ya da belli bir süre orda oturumu olması yani çalışması gerekiyor. Ancak bu durum her ülkede aynı değil, yanlış bilgi vermek istemem ama sanırım, Hollanda, Kanada ve ABD’nin bazı eyaletlerinde vatandaş olmanıza ya da oturumunuzun olmasına gerek yok. Siz yine de bir araştırın derim. Ben Türk vatandaşı olduğum için benden istenen iki belge vardı: onaylı nüfus kağıdı örneği ve evlenebilir belgesi. Memlekete gidip bu iki belgeyi aldım. Ancak hazırlıksız yakalandığım bir durum oldu; evlenebilir belgesini verecek memur, kimliğimi istedi, hangi ülkede evleneceğimi sordu. Ardından pat diye “evleneceğiniz kişinin ismi?” dedi ve donakaldım. Önce bir kekeledim hâlâ nerden aklıma geldiğini anlayamadığım şu sözcükler döküldü telaşla ağzımdan: “ ee şey aslında formalite bir evlilik olacak orada kalabilmem için, o yüzden henüz isim belli değil, burada yaşamadığım için ne olur ne olmaz bu belgeyi alayım diye düşündüm” dedim yusuf yusuf… kadın sorgulayan gözlerle baktı baktı, “peki boş bırakayım burayı” dedi. Gayri ihtiyari “ohh beee!” demişim. Sevdiceğimi arayıp “neden ismin Deniz, Özgür, Kamuran falan değil, ecel terleri döktüm yahu” dediğimi unutmuyorum. Bu konuda hazırlıklı olmanızı tavsiye ederim. Belgeleri hazırladık ve nikâh tarihini aldık ama hâlâ bu aşamaya nasıl geldiğimizin sarhoşluğunu atlatmış değildik.
Nikâh hazırlıkları başladı, kıyafetler, davetiyeler vs… ve büyük gün geldi çattı. Sabah erken uyandık sevgilimle son bekar sabahımıza… Hazırlandık, senelerdir saç düzleştiricisi kullanan ben o sabah nasıl bir titrediysem her yerimi yaktım ve inanın yanık acılarını nikahtan sonra hissettim. Hayatımın en heyecanlı günü olduğuna yemin edebilirim ki hiç kendimden beklemiyordum bir imzanın bu kadar heyecan yapacağını… Aslında o da ben de biliyorduk; biz zaten evliyiz, aynı evdeyiz, sorumluluklarımızı biliyoruz, bu beraberliği bir devlete beyan etmek çok da önemli değildi ama asıl konu şuydu: bu bebeği çok istiyoruz ve ona bir adım yaklaşmış olacaktık, heyecanımızı doruğa ulaştıran buydu imzalar değil!
Nikâhın yapılacağı belediyeye geldik, arkadaşlarımızın gelmesini ve bizi çağırmalarını bekledik. Herkes bizden daha heyecanlıydı; arkadaşlarımızın gözlerindeki ışıltı ve gülümsemeler hâlâ aklımdan gitmiyor. O ülkenin dilini bilmediğim için hem o dile hem Türkçeye hakim olan bir tercümanın bana eşlik etmesi gerekiyordu. Yakın bir arkadaşımız bu görevi üstlendi. Nikâhtan önce ben ve eşim ayrıca tercüme edecek arkadaşımız ön kağıtları imzaladık. Bu bir nevi doğrulama, başvurudan sonra adreslerde bir değişiklik var mı yok mu nun teyidiydi.
Salona çağrıldık… “dizlerimin titremesi geçsin Allahım!” aklımdan geçen tek şeydi. Nikâhı kıyan memur Polonya asıllı çok zarif bir bayandı. İsimler teyit edildi ve memur evlilik üzerine öyle güzel şeyler söyledi ki klasik bir nikâh cümlelerinden çok farklıydı. (bu yazıyı yazarken eşimi arayıp nikâh memurunun konuşmasını hatırlıyor musun? dedim tabi ki hatırlayamadı “çok güzel şeyler söylemişti” dedi, heyecanın gerçek bir kanıtı bu.) Veee ilk eşime sordu memur o meşhur soruyu, naif sevgilimden yine naif bir “evet” çıktı. Kalbim çıkacaktı sanırım sıra bana geldiğinde. Nasıl bir heyecan yaptıysam memur soruyu sorduktan sonra bir iki saniye durakladım ve onların dilinde ardından da Türkçe olmak üzere “eeeeveeeet” diye bağırdım. Bu esnada heyecandan elimizdeki çiçeklere öyle sarılmışız ki ele ele bile tutuşmamışız. “evet” demeden önce farkettim, sevdiceğimin eline yapıştım ama o ısrarla çiçeği tutuyordu, “elimi tutsana bebeğim” diye fısıldadım. Aklımız başına geldiğinde buna saatlerce güldük. Alkışlar ve ani çıkışıma gülüşmelerle nikâhımız kıyıldı ve bu esnada sevdiceğim ayağıma basmayı becerdi. Bu atikliği için onu burdan bir kez daha tebrik ediyorum. Hayatımdaki en saçma ve şekilsiz imzamı o gün attım. Eşime öyle bir sarıldım ki o anı nikâhtan sonraki günlerde defalarca yaşadım.
Nikâhımızın adı “sivil partnerlik” olarak geçiyor. Eşcinsel evliliği kabul eden bütün ülkelerde geçerli oluyor. Türk kanunları önündeyse hiçbir belgede evli olduğuma dair bu belge görüntülenmiyor. En çok sorulan sorulardan biri de buydu. Avrupa’da çoğu ülkede “sivil partnerlik” hakları neredeyse heteroseksüel evliliklerle aynı haklara sahip olmaya başladı.
Örneğin geçen seneye kadar eşcinsel evlilik yapmış olsanız bile bekâr gibi vergi kesiliyordu maaşınızdan ve ciddi rakamlardı. Artık bu da eşitlendi.
İmzalar atıldıktan sonra tebrikler, fotoğraflar, yaşaran gözler ve gülümsemeler… Binadan çıktıktan sonra birer kahve içip sonra da şampanya patlattık. Kadehler eşim ve benim için havaydı!
Bahar geldiğinde bir kutlama da nikâha katılamayan arkadaşlar için yapacağız, hepiniz davetlisiniz!
Seneye taşınabilmemiz için, aile birleşim kursu adı altında 3 aylık bir dil kursuna gideceğim ve sınava tabii tutulacağım, bana şans dileyin kızlar…
İşte böyle… Buradan bu güzel anlarda yanımızda olan veya yanımızda olamayıp bir şekilde desteklerini hissettiğimiz, tanıdığımız veya henüz tanımadığımız tüm dostlara yanımızda olup bizi yalnız bırakmadıkları için çok müteşekkiriz.
Not: Özel soruları olan arkadaşlar için aynı isimle sitede profilim var, mesaj yoluyla ulaşabilirler.
Sevgiyle, ferah kalın…
Parmak Kadın
|