Arada aklımıza gelen, geldiğinde hüzünlendiren 3. Sayfa haberlerine isyan gibiydi gidişi…
“İZMİR `in Kınık İlçesi`nde, kickboks dalında İzmir ve bölge birinciliği bulunan 17 yaşındaki Mukaddes Yılmazer, kendini balkon demirine asarak yaşamına son verdi. Erkek giysileri giydiği belirtilen Yılmazer `in sosyal paylaşım sitesi Facebook ‘ta Efe Özyavuz adlı profil açtığı ve `Ne b.ka yaradı. Normal olmak` notunu paylaştığı görüldü.”
Haber, önüyle arkasıyla, hepi topu bu kadardı, bu şekildeydi…
Kız arkadaşı çıkıp da anlatmasaydı konunun içeriğini, faili meçhul cinayetler gibi, faili meçhul intihar olarak kalır mıydı balkonda cesedi?
“Normal” tanımı bu haberin neresindeydi?
Ne boka yaradı normal olmak derken, kastettiği neydi ?
“Hayatı onların istediği şekilde yaşadım, belki nefes alırım sandım, ama daha kötü oldu, çünkü kendim olmadım!” mı demek istemişti? Yoksa “İstediğiniz gibi oldum ama yine de yaranamadım” mı?
Hayatı başkalarının doğrultusunda yaşamak normal, kendin olmak anormal mi?
Peki, normal olmanın kıstasları neydi? Neye göre normal, kime göre anormaldik? Kuralları, kimler neye göre belirlemişti? Belirleyenler bu konuda ehil kişiler miydi? Onları bizler mi belirlemiştik yoksa darbeyle mi gelmişlerdi? Demokrasi, özgürlük, insan hakları, yaşam hakları bu kuralların neresindeydi? Toplum bu usulsüz kuralları ne şekilde besledi?
Mesela basını ele alalım.. Ne kadar görevini yapmıştı basın? Medya için bu haberin önem derecesi neydi? Kıytırık bir arka sayfa haberini bile en az 14 lük puntolarla veren basınımız için önemli olan neydi? Erkek kıyafetleri giymesi? Efe Özyavuz adını kullanması? Kickboks dalında İzmir ve Bölge Birincisi olması? Başka? Efe Özyavuz adını kullanması mı sekiz sütuna manşetlikti yoksa erkek kıyafetleri giymesi mi? Belki de kendilerince aileyi düşündükleri için geçiştirdiler desek, çok mu pembe bir yaklaşım olur? O şekilde yazmalarının tek sebebi biz pek konuşamayız siz anlayın hesabıydı! Cinsel kimliğini bile açıkça söyleyemediler, iş ciddiyete biner de magazinleştiremezler diye! Sır intihar olarak legalleştirdiler! Sır intiharmış, avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum bu eşkıya, bu iki yüzlü dünyaya!
Gelelim ailelere.. Onur yürüyüşünün dışında nerdeydiler? Bir can bir evlat solup gitti içimizden.. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mıydı? Bu kadar mı korktular susturulmaktan, toplumun “Öcü” bakışlarından? Bugün Okyanusun başına gelen, yarın onların başına gelmez miydi? Sadece ailenin sahip çıkması yetiyor muydu her sorunu halletmeye? Ya sahip çıkana kadar geçen süreçte ki yaşananlar? Acılar, yaralar, kırgınlıklar, isyanlar…
17 yaşında bir fidan intihar etti. Hem de kendini asarak. Koskoca insanların bile intihar ederken daha kolay yolları seçmesine alışkın bünyelerimiz, balkondan binadan atlayacak olanlara “ATLAA ATLAA!” tempoları tutabilecek kadar gevşek yüreklerimiz, bu çocuğun giderken bu kadar ağır bir seçim yapmış olmasının ardındaki cesareti bile görmezden geldi! Evlat hasretiyle yıllarca yanıp tutuşan ailelerin varlığına inat, evladı olmayanların o çocuğu nasıl özlemle beklemesine inat, evladını kaybedenlerin ömürlerince duyacakları acıya inat, “AS KENDİNİ DE HEPİMİZ KURTULALIM ARTIK” dedi Okyanus ’un ailesi.
Çocuk gelinler, töre cinayetleri, namus bilmem neleri gibi sıradanlaştırılmış bir haberdi, kız arkadaşının koyduğu isimle “Okyanus”.. Toplumun dayatmalarına göğüs geremeyecek yaştaydı, ailesinin sözünü dinledi ve iyi çocuk oldu! As kendini dediler, o da astı, hepsi kurtuldu! Kurtulmaktan kasıt? Aksi takdirde onlar öldürecekti zaten, hapisten kurtuldular bu vesileyle, vicdanlarda müebbet yemenin işe yaramazlığına sığınarak!
Sevgi neydi? Bir film repliği miydi? Evladı için yapamayacağı hiçbir şeyi olmayan ailelere inat, bu kadar kolay gözden çıkarılabilir bir şey miydi evlat? As kendini de kurtulalım denebilecek kadar önemsiz? Ya da bu kadar utanç verici miydi cinsel kimliği? Böyle olmak niye utanç vericiydi? Kim, hangi kuruluş bunun utanç verici olduğuna karar vermişti? Çocuğunu kim ve nasıl olursa olsun sevebilme yeteneğinden uzak ebeveynler topluluğu muyduk yoksa? Kendinden başka her şeye tahammülsüz, kendine aşık, kendine narsis toplumun, kendine has usulsüz kurallarına başkaldırısıydı aslında yüreğindeki çığlık. Başını kaldırdı, el birliğiyle öldürüldü, adı intihar oldu, minareyi çalanın kılıfını hazırladığı vicdanlarda!
O her şeyden önce bir evlattı. Henüz 17 sinde bir fidan. Ölümünü herkesin suratına okkalı bir tokat gibi çarparak gitti bu dünyadan. Hem de balkonda… Alın normal toplumunuzu sokun bi tarafınıza der gibi, evlat kıymeti bilmeyen ailelere, sistemin bireyini ezmesine izin veren devlete, dünyanın sadece kendisi için döndüğünü zanneden cümle âleme ibret olsun bu yaptığım der gibi, parmağını gözümüze doğru uzatıp, göstere göstere gitti…
Sahi, soruyorum şimdi… Ne boka yarar normal olmak?
HAMİŞ : Gittiği yer neresi bilmiyorum ama, dünyadan çok daha huzurlu olduğuna eminim.
Işık ve Sevgiyle
Bilge ADAM
|