İlişkimin ikinci ayı, tanışmadan sevişmeye başladığımız ve kendimizi karambole ilişki içerisinde bulduğumuzdan sanki içimizden biri ertesi gün izini kaybettirecek vesvesesiyle her fırsatta flört ediyor, oynaşıyor, sevişiyor ve bütün fantezilerimizi gerçekleştiriyoruz. Hormon kokusundan evdeki kısır kediler mart psikolojisine bürünüp ulumaya başladı. Çok meraklı ve hevesli bir tanıma süreci geçiriyoruz. Ten uyumunun bana verdiği yetkiye dayanarak neredeyse onu kendime dikecek, saç telinden ayak tırnağına kadar durmadan gönül gezdirecek bir kısır döngü içerisine girecekken korkular ve endişeler dört bir yanımı sarmaya başladı. Okumuyor, yazmıyor ve hiçbir sosyal aktivitede bulunmuyordum.
Telefonlara çıkmıyor, sevgiliyi bir rakıya bir şaraba bandırıp bandırıp yiyordum. Seher vakti öten bülbüllerin eşliğinde bir de üstüne üstlük kadın kendini bana sevdirdi. Âşık olasım da hiç yoktu, bana kalsa olmazdım da işte. Neyse, nereden geldik şimdi bu mevzuya… Sanırım bu konularda çok ketumum ama aramızda kalacağına inanıyorum. Size güveniyorum.
Uzun süren bu sevişme kampından sonra artık insan içine çıkma kıpırtıları göstermeye başlamıştım. Sonra bir gün o kadın, hani şu yukarıda bahsettiğim iş ortağım söyleşili möyleşili, LGBTİ temalı kısa filmlerin gırla gittiği bir etkinlik davetinde bulundu. Beri gelince toplumsal, öte gidince politik kadınlığımı keşfetmiş olacak ki daha romantik bir teklifte bulunamamıştı. Bronx Pi Sahne’ de Tematik bir gece ‘Love Wins’ hosted by Cey’lan Ertem’ de cabası. Fil’m Hafızası 4. Yılındaymış ve iki ayda bir düzenlediği bir etkinlikmiş ‘Tematik Gece’ , dolayısıyla genç olmasına rağmen tecrübeli bir kadroyla karşı karşıya kalacağımızı düşündük. Gecenin ev sahipliğini Ceylan Ertem üstlenmiş, söyleşi kısmında sorularımız olursa cevaplayacak ve ardından mini bir konser verecekmiş. Kulağa ne kadar enfes geliyor öyle değil mi?
Elbette beklentilerimizi nirvanaya ulaştırıp hayal kırıklığının dibine vuracak kadar uçmadık, çok şükür! Günü geldi ve etkinliğin çanları çalmaya başladı. O kadın, hani şu pabucumun romantiğinin bir arkadaşı da gelecekmiş. Ay ne kadar minnoş… Hayır,yani gruba karşı değilim de neyse siz anladınız. Buluşur buluşmaz bir iki haset girişimim olacaktı fakat kızı görmeniz lazım. Saçları muhafaza edilemeyecek kadar kıvırcık, gevşek gülüşlü, enerjisi gözlerinden akan bir kadın. Bir de çıtı pıtı ki sormayın. Rüzgâr sonbaharı kulağımıza kulağımıza vuruyor ‘geliyorum’ diye ben kızı uçmasın diye belime bağlayacağım, o kadar sevdim. Rakı da seviyormuş kendileri hemen bir organizasyon sinyali çaktım. Huyum kurusun sosyal olunca da evin yolunu bulamıyorum. Bronx Pi Sahne’de yerimize kurulduk. Birbiriyle temas eden iskelet sistemine darbe unsuru sandalyelerin üzerinde omuz omuza, en samimisinden seyir mücadelesi vermeye başladık. Önümdeki kadının parfümü yanımdaki kadının tenine çok yakışmıştı diyebilirim. Kadın nüfusu erkek nüfusunu cebinden çıkartırken ortada (transeksüel)kadın/erkek, travesti hiç yoktu. Bu da ilgimi çeken ayrıntılar arasındaydı ne yalan söyleyeyim…
Sunum için sahneye çıkan kadın gayet neşeli bir hitap şekline sahipti fakat… doğaçlama kabiliyeti olmadığı gibi herhangi bir ön hazırlığı da mevcut değildi sanırım. Zaten kısa bir merasim ardından gecenin ev sahibi Ceylan Ertem’i sahneye davet edip topu ona attı...
Bir kadın düşünün… Ayağıyla zemin ararmışçasına yürüyor, burnunun direğini beyninde kırmaya çalışıyor, çekiyor da çekiyor. Yok ya çekmiş, kırmış ondan böyle yapıyor. Ve bacakları oturmasını tehdit edecek kadar titriyor. Aşırı güler yüzlülüğüne asılı bir tahammülsüzlük beliriyor, gözleri ışıklardan iğreniyor. Konuşuyor ama kelimelerin her biri başka yere bakıyor ve ‘Hoş geldiniz’ falan filan.
Ve kısa filmler bir bir izleniyor. Kah gülüyoruz kah makyajımız akmasın diye dramaya direniyoruz. Neyse ki bir mola gerçekleşiyor. Kıçımızı sandalyenin şeklinden arındırmak için ve bükülen belimizi biraz silkelemek için bilmem kaç metrekarede 150 kişi kıpırdıyoruz. Kadın tuvaleti zaten izdiham, bir kuyruk var dersin ki sanki top patlayacak, iftara sofrasına pide bekleniyor. Erkeklerin gelmemesine sevinmemek elde değildi. Mesanemden sonsuz teşekkürler…
Birer bira kaptık. Yaz için üretilmiş, şık şişeli biralardı. Maalesef yine kıçımızı ızdıraba teslim ettik. Söyleşi var, Ceylan Ertem şarkı söyleyecek. Ohoo çok güzel şeyler olacak daha değil mi? Değilmiş anam babam. Yine üç harika kısa filmle tüm kusurları sineye çektik. Filmler bitti ve beklenen söyleşi geldiğinde beklenmedik bir özensizlik ile bütün LGBTİ camiası karşı karşıya kaldı. Üstelik çok da bireysel oynuyor bize bir pas bile atmıyor. İşteşlikten çok uzak söyleşmek yerine söylemeyi istiyor sadece. Sunucu kız Ceylan Ertem’e ‘bakış açısı’ soruyor, Ceylan Hanım bakıyor da göremiyor, duyuyor belki de dinleyemiyor. Soru anya, cevap Konya… Ceylan Ertem’i ve sesini, müziğini az çok takip eden, beğenen biri olarak LGBTİ temalı bu gecede daha anlamlı laflar bekliyor insan.
Hani biz soru soracaktık? Hani söyleşi olacaktı? I ıh… Bir Ceylan’nın nasıl geyiğe döndüğünü size anlatamam. Birkaç umut dolu laf ettikten sonra kendisi de anlıyor durumu “Çok hasta olduğunu ama yine de aramızda olmayı tercih ettiğini” söylüyor. Kulağındaki kristallere bir şey olmuş fakat o kısmı anlayamadım. Evet, evet… Yıldız Tilbe’ye de öyle oluyor arada ama o hiç bizi kandırmıyor. Ütopyalar ve beyaz yalanlar güzeldir. Hala titriyor ve ‘şarkı söyleyelim’ diyor. Söyleşi yalan oluyor. Yiğidi öldür hakkını yeme, kadın güzel şarkı söylüyor. Ama üçüncü şarkıdan sonra bir yudum su alınca, kalkıyor alelacele ‘hoşça kalın, bu kadar’ deyip savrularak sahneden uzaklaşıyor. Sunucu kızın surat ifadesindeki şoku da sizi anlatamam. Gece gündüz sevişmelere doyamadığım o kadın ve kıvırcık arkadaş da şoklarda tabi. İlk sözde romantik, sosyal platformdaki gecemizi de bu şekilde sonlandırdık. Sevişmedik o gece, sanırım algılarımız kapanmıştı. Hepsi bir geyik yüzünden! Ay şaka şaka, koyunları atlatmadan önce tavşan taklidi yapmayı ihmal etmedik. Ha bu arada bana memnuniyetsiz yaftası da yapıştırılır, sevişken de denir. Aman, çok da tın… Lafa gelince sevişe sevişe kazanıyoruz ama! Ay ben şimdi böyle geniş geniş yazıyorum, iyi güzel de… Hep öyle olur ya, hani ayrılık ardından yeni flört bu tip şeyleri yakalar, okur vs. ve bu konuyla hep kafa ütüler. Neyse… Sizden çıkmaz ben biliyorum, aramızda kalacağına inanıyor ve size güveniyorum.
Sanıyoruz ki Ceylan Ertem’in hastalığından ötürü epeyce midesi bulanıyordu, bu sebepten giderken biraz acele etti. Ev sahipliği yaptığı bir gecede edecek içi dolu hiçbir lafı olmadığı gibi içindekileri de farklı yollardan çıkardığını tahmin ediyoruz ve kendisine acil şifalar diliyoruz.
|