VARAN 1 :
Onca mailin arasında çığlık çığlığa duruyordu…
“Bilge Adam lütfen beni oku!!!” diye başlık atmıştı.
Okudum… Hetero bir okuyucudan gelen öfke ve kırgınlık dolu bir mail.. Öyle öfkeliydi ki yere göğe sığamaz bir halde. Kelimeleri birbirine girmiş, üç cümlesinden birinde “Saygısızlık yaptıysam özür dilerim” vardı.
Özetle; “…sorgusuzca, hesapsızca daldı hayatıma. Hetero bir kadınım, bir kadınla nasıl olabilirim ki derken, bir de bakmışım aşık olmuşum! Daha sonra anlaşamadık ve ayrıldık. Benden kötüsü olmadı, herkeslere beni kötüledi. Ben bunu hak etmedim! Ben sadece sevdim, ama olmadı. Sonrasında ne bu tarafa dönebildim, ne o tarafa gidebildim, arafta kaldım. Söyleyin onlara girmesinler heteroların dünyasına, alt üst etmesinler bizi!” diyordu…
VARAN 2 :
Bir başka oku beni diye haykıran bir mail daha...
Bu sefer durumlar tam tersi. Arkadaş bizim camiadan. Hayranı olduğu küçük hanım hetero tayfasından. Bakışmalar, yakınlaşmalar. Sonra şekerdi, çiçekti, uç uç böcekti derken birlikte olmaya başlıyorlar, ayaklar yerden kesik, o derece. Arkadaşımız mutlu, sevdiceği ondan daha mutlu. Taa ki Eros oklarından birini sevgili pembemize fırlatıncaya kadar. Alaattin ‘in sihirli lambasından çıkan kara yağız bir hetero mavi, hoopp arkadaşın elinden alıverir o çok büyük aşkını! “Bu nedir Allah aşkına, ben bunu hak ettim mi?” Diye soruyor öfkeyle…
Buyurun bakalım, hangi tarafa dönelim? Hangisinin elinden tutup, diğerine yapacak bir şey yok diyelim? Aşağısı sakal yukarısı bıyık!
Sanırım önceliği hetero arkadaşa vermek istiyorum. Çünkü camiamızda hem rahat bırakılmayıp hem de vurun abalıya yapılan bir kesim hetero kadınlar. Öyle ki, nerdeyse taşlanarak recm edilecekler, o derece. Peki ama neden? Üstelik de konunun üzerine giden bizler olduğumuz halde! Ben hetero bir kadının hemcinsine yakınlık duyarak açıldığını hiç görmedim. Lakin, camiamızın heterolara nasıl rahatlıkla yaklaşabildiğini hepimiz gayet iyi biliyoruz :)
Sahi, birisi çıkıp söyleyebilir mi, bir heteroya açılırken, onun dünyasında nelere mal olacağınızı hiç düşünüyor musunuz? Hele ki ilk defa sizinle bu dünyaya adım atacaksa, bunun öneminin farkında mısınız? Kaç kişi kendini bir kenara bırakıp da elini vicdanına koyup sonrasını düşünüyor? Karşındakinin yönelimini hiçe sayarak, önünü arkasını sorgulamadan konunun üzerine giden arkadaşlar, “Ben zorlamadım, silah da dayamadım, kabul etmeseydi” veya “İçinde varmış ki kabul etmiş” demek, kurtarıyor mu sizi bu sorumluluktan? Hadi duygularınıza hakim olamadınız diyelim, neden sonrasını başladığınız gibi düzgün bir şekilde getiremiyorsunuz? Son derece bencilce hareketlerle, ortalığı yangın yerine döndürmenin anlamı ne? Eğri oturarak doğru nasıl konuşulur bilemem ama ilişkiniz bitme noktasına geldiyse, arkanızda bir enkaz bırakmadan, kırıp parçalamadan bitirmenin bir yolu olmalı. Bastığımız yerin taş, toprak değil, bir kadının yüreği olduğunu unutmamalıyız…
Gelelim konunun kırılma noktasına… Konu biseks arkadaşlar değil, hetero kadınlar, yanlış anlama olmasın. Biseks arkadaşlar başka bir yazının konusu.
Sevgili arkadaşlar; Bir kere, hetero dediğin zaman adı üstünde heterodur, aslı şahanesi bir hetero mavidir. Dolayısıyla bir eşcinsel nasıl kendini bir eşcinsel ile bütünleştiriyorsa, oda doğuştan gelen doğasını ve yönelimini ilk fırsatta kendi mavisinden yana kullanacaktır ki, bu çok doğaldır, çünkü yaradılışı, yönelimi öyledir.
Aaa evet bir şekilde başlayıp gerçekten aşka dönebilir, hemcinsine aşık olabilir hatta onun için dünyayı karşısına alabilir. Bundan sonraki yaşamı sadece bizlerle birliktede geçebilir. Çok istisna bir durum olsa da “Fark ettim ki ben bir eşcinselmişim” de diyebilir. Ama bunların hepsi birer istisnadır. Ne bekliyoruz, mucize mi? Sonu baştan belli maceraya girmeyi kabul ediyorsak, sonrasında dövünmenin kime ne faydası var?
Diyelim ki kendinizce büyük bir aşk yaşadınız ama kader ağlarını ördü ve sevdiğiniz kadından ayrıldınız. Ne olacak şimdi? Heteroysa vurun kahpeye, eşcinselse sağlık olsun mu diyeceğiz? Maalesef aynen böyle yapılıyor! Heteroysa vurun kahpeye, eşcinselse sağlık olsun!
Bu iki yüzlülüktür, kaçışın, kendini aklamaya çalışmanın dik alasıdır! Karşındakinin yönelimi ne olursa olsun, kalp senin, aşk senin, bırak bahane aramayı, sahip çık sevgine! Sevdim ama olmadı de, dürüst ol kendine! Aşk ne hetero dinler ne metero, neyin hesabını yapıyoruz? Bugün şikayet eder dururuz yarın yine bir heteroya gönül verebiliriz, kim bilebilir neler olacağını?
Ayrıca etrafımıza dönüp bakarsak bizlerdeki arkadaşların da en az onlar kadar sağlam darbeler vurduğunu görebiliriz, neyin arkasına sığınıyoruz? Yıllarca sürmüş ilişkilerde bile korkunç yalanların dönebildiğini kim inkar edebilir? Onlar hiç olmazsa “Ben anladım ki hetero bir erkekle birlikte olabilirmişim ancak” deme cesareti gösterebiliyorlar. Bizdeki ne yapıyor peki? Kaç tanesi yüreklice çıkıp da ben ayrılmak istiyorum diyebiliyor? Ne onlar bu kadar masum, ne de bizler sütten çıkmış ak kaşık değiliz. Etrafımızda bu kadar örnek varken de, bile bile hala heteroları yargılamaktan vazgeçmeliyiz. Konumuz onlar değil, biziz. Bizler bu anlamda kendimize çeki düzen vermeliyiz.
Sevginin pazarlığı, indirimi bindirimi olmaz arkadaşlar. Hetero sevdim, metero çıktı demek her şeyden önce kendimize saygı duymamamız demek. Sevdiysek, aslanlar gibi arkasında durmalıyız, öldüysek severken, helvamızı da kendimiz karmalıyız! Arkasından konuşmamalı, dedikodusunu yapmamalıyız. Benim aşktan anladığım budur. Olsa da olmasa da, gelse de gelmese de sevebilmektir. Gitmek isteyen gider, bize de yeni yaşamında mutluluklar dilemek düşer. Seçim sizin seçiminiz, bile bile lades diyorsanız, kaybetmeyi göğüslemeyi de göze almalısınız.
Bir eşcinsel için kendi cinsinden birine aşık olmak ne kadar doğalsa, bir heteronun da günün birinde yeniden bir heteroyla birlikte olması o derece doğal. Buradaki önemli detay sizden ayrılmasından ziyade ihanet edip etmediğidir. Ayrılıp gitmesi değil, ihanettir çirkin olan. Ve ihanetinde nedeni değil bedeli olur demiştim önceki yazılarımdan birinde.
Hayatınızdaki hetero bir pembe size ne kadar açık ve dürüst olursa olsun, sizi ne kadar severse sevsin, aşkınızdan ölüyor bile olsa lütfen bu gerçeği atlamayın, unutmayın. Duygusal davranıp aşk sarhoşluğuyla görmezden gelmeyin. Ya baştan uzak durun, ya da biliyorum kolay değil, duygu kontrolü zordur ama, gidebileceğini de aklınızın bir köşesinde bulundurun. Yoksa daha çok acı çeker, çok hüsranlar yaşarsınız, benden söylemesi…
HAMİŞ : İş yoğunluğumdan dolayı maillerinize bazen maalesef geç dönebiliyorum. Ancak hepsini tek tek okuduğumu, hiç birini es geçmediğimi ve mümkün olduğunca sırayla cevaplamaya çalıştığımı bilmenizi istiyorum. Yolu dostluktan geçenler illa ki karşılaşırlarmış bir yerlerde.. Öyle ya da böyle, karşılaşacağız elbet, biliyorum :)))
Işık ve sevgiyle
Bilge ADAM
|