Bu soru cümlesini eminim hepimiz anımsıyoruzdur; yaş, cinsiyet, konum lütfen? (asl pls?) Tüm zamanların irc'te kullanılan, sohbete ilk giriş cümlesidir.
Sohbetin yaş, cinsiyet ve konumla ilişkilendirilmesinin nedenlerini ve boyutlarını hiç düşündük mü? Yeni çağın sosyal oluşumunu, vakit geçirmekle adlandırıldığı anlarında, hiç irdeledik mi? Bu konuda, toplumun genel ve biraz da özel pencerelerinden bakarak gördüklerimi, sizlerle paylaşmak istiyorum.
İnterneti, yeni çağın sosyal oluşumu diye adlandırıyorum çünkü, günümüzün en önemli iletişim aracı ve bilgi merkezi haline geldi. Böyle bir sosyal oluşumda, insanların bir diğeriyle kişisel iletişimlerine baktığımızda, özüyle buluştuğu çok açıktır. İrc sohbetleri, genellikle vakit geçirilmekle adlandırılır ve dışa vurum patlamalarıyla eğlenildiği sanılır. İnsanların buradaki eğlencesinin en öncelikli etkeni, özgür oluşundan doğan mutluluğudur.
Yaptırımların kısıtlı olduğu ve ekranların arkasına gizlenilerek özgürlüğe ulaşılan bu anlarda; bazen bir başkasının alanına müdahale edildiği yok sayılıp, kimi zaman sadist kimi zaman faşist tutumlar sergilenirken, diğer taraftan da bir o kadar saygılı paylaşımlar yaşanıyorken, yine kendimizle ve yarattığımız karakterlerle bir arada olduğumuz inkar edilebilir mi? Günlük yaşamlarında kısıtlanmış kişilerin, internet aracılığıyla ekranları kalkan edinerek, özgürlüklerine kavuşuyor olmalarında, belki de kendilerinin bile kabul edememiş oldukları çeşitli yönelimlerini görmek kaçınılmaz. Bu paylaşımların, kimine göre realistik algılanmasa da sokaktaki, işyerindeki ve evdeki iletişimlerin aksine, tam bir objektif gerçeklik olduğunu düşünüyorum. Her ne durumda, hangi sebeple ve sanal kimlikle olursa olsun, bu klavyelerin tuşlarına dokunanların yine bizler olduğunun altını çizmeyi gereklilik olarak görüyorum.
Öte yandan cinsel kimlik karmaşası yaşayan ve paylaşıma ihtiyacı olan kişilerin, iletişimde kolay yolu internet olarak seçmelerini ya da nefes alınabilen bir dünya kurmuş olmalarını anlamamak imkansız. Erkek egemen toplumumuzda, -kadınlığını bileceksin! ve -erkek adam ağlamaz! kuşatmalarıyla büyümüş birer insan olarak bu kaosları yaşamamız şaşırtıcı olmuyor. Giydirilmiş maskeleri taşımakla yükümlü doğuyor ve o maskeleri (cinsiyet rolleri) madalyon misali boynumuzda taşımayı borç biliyoruz. Peki ya madalyonun öteki yüzü?
Hetero olduğu inancıyla arkadaşlık kuran, eş partner bulan ve zaman zaman da aşk yaşayanların, biraz oturup kendilerini analiz etmelerini istiyorum.
Bazıları da aşırı çapkınlık yapma eylemleriyle, maçoluk ve aşırı erkeksi tavırlarla, eşcinsel olmak korkusu ve homofobik tutumlarla, eşcinsellik çerçevesinde gayet belirgin örneklendirilebilir ve gizli eşcinselliğin alt tiplerini oluştururlar. Homofobik fikirlerle gay grupları taciz eden, eşcinselliğini bir diğer eşcinseli ötekileştirmekle gizleyebildiğini düşünen ve hatta kendi içindeki kontrol edemediği dürtüleriyle, fobi oluşturan bu 'eşcinselleri' de kınamadan geçemiyorum. Öğretilerle büyürler ve öğretilenlerle yaşamaya devam etme çabasındayken, yaşama dair kayıplar ellerinde kalır. Edinilmiş statünün, her geçen günle birlikte yeniden, daha demokratik yapılandığını ısrarla yok sayarlar. Homofobi yüklü kesimin büyük çoğunluğunun, bu gizli eşcinsellerden oluştuğunu ve manşet değeri taşıyan olayların öznesi olduklarını düşünüyorum...
İnternet sohbetlerinde, ilk olarak kişiler arasındaki iletişimin uyumluluğu yakalanmalıyken, çoğunlukla hedefin, a.s.l. bilgilerine odaklı oluşu, ruhların ve bedenlerin nasıl önemli bir etken durumla iç içe olduklarını gösteriyor. Cinsel yönelimlerin rotasıyla var olan arkadaşlık ve aşk büyülerinin çıkış noktalarını, kurulan bağlarının derinliğindeki etkenleri görebilmenizi istiyorum.
A - selam asl pls?
B - 29 f(kadın) ist peki ya sen?
A - 30 f ist :)
B - :)
Yukarıdaki örneklendirmeye benzer elbette çeşitli yaklaşımlar vardır. Herhangi bir yaklaşımla paylaşılan gerek sohbet, gerekse farklı aktiviteler olsun genelde hedef, a.s.l. sorgusuna odaklıdır ve cevaplar alındıktan sonra iki tarafın da duruşu değişir, diyalog arzu edilen şekilde devam ettirilir..
Cinsel yönelimlerimizle barışamazsak hayata sağlam tutunamayacağımızı düşünüyor ve bu barışa ancak tüm insanlığın algılayışıyla, tam olarak ulaşılabileceğini de eklemek istiyorum. Hayatlarımızda böylesine önemli etkilere sahip yönelimlerin, çocukluktan tutun da ergenliği ve sonrasında yetişkin dönemleri nasıl çıkmaza soktuğunun filmini çekmek çok zor olmasa gerek.. Hepimiz bu iyileştirmelerin olmasını isterken bir taraftan, o hetero, bu lezbiyen, diğeri trans, öteki biseks denildiğinde kendilerini savunmak isteme yolunda, ötekileştirilmeyi kabul edenleri de esefle kınıyorum. Bu, bizleri gettolaşmaktan ileriye götürmeyecektir. Eşcinseller olarak kalıpları öncelik görüyorsak ki bakış açılarıyla pek çoğumuzda örneği var, hetero yaşayan bir insanın eliyle işaret edip, bu lezbiyen! demesini de kabul etmiş oluyoruz..
Kişilerin, 'insani değerleriyle ve başarılarıyla' toplum etiğinde kabul görülmesi gerekir. Sadece cinsel yönelimlerle herhangi bir toplumda var olunmaya çalışılıyorsa (bu eşcinsel camiada da olsa) ya da aksini düşünelim, sadece cinsel yönelimlerden ötürü kabul görülünmüyorsa, burada ciddi bir zihniyet sorunu var demektir. Ülkemizde yıllardır bu sorundan yakınıyorken, neden ısrarla o hetero diyoruz? Hatta ısrarla o biseksüel diyoruz? Ayrı bir dünya kurmuş ve yine ötekileştirilmiş olmuyor muyuz? Üstelik bunu kendi kendimize yapıyor ve fikirlerimizi çürütüyoruz. Bu durumun, içlerindeki savaşı bitirmiş insanlarla aşılabileceğini biliyor, artık çıkalım kabuklarımızdan diyorum. Birimizin heteroseksüel, diğerimizin biseksüel ve bir diğerimizin transeksüel olmasını düşünürken unutmayalım ki; zihnimizde belirginleştirdiğimiz o fark gibi, aynı evin diğer odasından bakıldığında da, bir o kadar farklılaşıyoruz...