Aşk.. Ne çok derin anlam taşıyan ve ne büyük bir inançtır. Bu sihirli kelime kendi başına bir kitaptır.. İnsan dışındaki bütün varlıklara duyulan aşk kabul görülürken, kadının kadına ve erkeğin erkeğe duyduğu aşka gelince seslerin kısılması çok ilginç.. 'İnsanın insana' duyduğu aşkın böylesine abes karşılanması, oldukça rahatsız edici diye düşünüyorum. Günümüzde bir kediyle yaşadığınızda o kedi, kimliği çıkarılıp haklarına kavuşuyor ve hatta ona ismiyle hitap etmemeniz durumunda, saygısızlık kabul ediliyor. Gayet mantıklı ve olması gerektiği gibi.. Nasıl olur da bu adaletin içinde böyle bir adaletsizlik yaşanır?
Sevgilimle evlilik sözleşmemizi, kendi el yazılarımızla ve arkadaşlarımızın şahitlik imzalarıyla hazırladığımızı anımsıyorum.. Elbette bütün yasal haklardan mahrum ve kendi halimize bırakılarak, yok sayılmış varlıklarımızla var olma mücadelesi içindeki bir avuntu tatmindi fakat, yok sayılamayacak kadar da gerçekti. İnsanların inançlarının asla risk kaldırmayacağını ve en tehlikeli noktaları olduğunu hep söylemişimdir.. Bu inançlar, yaşanan hayatların içinde sorun haline gelebilir ya da toplumda ciddi bir kaos yaratabilir. Aşklar da inançtır ve tek odaklıdır. İnanılan ve var olan böylesine bir gerçekliği görmezden gelmek, büyük umarsızlıktır. Azınlık olmaktan çıkmaya yönelinmiş (ezelden beri vardık sadece kazanılmaya çalışılan varlıklarımızdaki gelişmelerdir ) yani giderek statüler açısından ilerlenilmekte olunulduğunu göz önünde bulundurursak, böylesine çeşitli cinsel yaşamlar barındıran bir ülkede, bizlerin varlıklarının yok sayılması ve haklarımızın olmamasında, öncelikle bu yaşamlara sahip kişilerin yani bizlerin etken rol oynadığını söylemek istiyorum.
Sistemi eleştirirken, bu sistemi oluşturanların yine bizler olduğunu unutmamalıyız. Bu durumda tadilatın önce kendimizden başlaması gerektiğini bilmeliyiz.
Bu toplumun bireyleri olarak saygının, sevginin ve haklarımızın verilmesini beklemek yerine almayı bilmeliyiz. Almayı bilmek; taşkın eylemler, ses getiren ya da toplumu rahatsız edecek tepkiler değil, aksine biz buradayız dercesine yaşamda duruşlarımızla, statülerimizle ve elbette var oluşlarımızla gerçekleşmesi demektir. Bir toplumda profesyonel statü kazandıkça ve bunu 'doğru değerlendirdikçe', ulaşmak istediklerimize ulaşacağımızı unutmamalıyız. Ülkemizdeki yasalar, iktidardaki partinin genel başkanının istediği sırada ve biçimde oluşturulur ve meclis de onun istediği şekilde çalışır. İktidara gelen siyasi parti liderlerinin ortalama oy yüzdesini ele alırsak, Türkiyedeki yasaları genellikle %30 civarındaki bir siyasi irade yapar. Yani genel seçimlerde en fazla oyu almış olan bu azınlık yasama yetkisine sahiptir. 80 milyon nüfuslu bir ülkede (cinsel yönelimleri hetero olmanın dışına çıkan kişi sayısını tahmin edebilirsiniz) ve 550 milletvekilli yasaların oylamaya sunulduğu mecliste, adil olan yasal isteklerimizi hala çıkarttıramadıysak bu ne gelen hükümetin ne giden hükümetin ne ne homofobinin baskısıdır. Bu herşeyden önce oraya ulaşamayan bizlerin ya da ulaşmış ama kendilerini yok saymış beyinlerimizin eksikliğidir. Bilineni görmezden gelmeyi başarırken feda edilen hayatlar içimizi acıtsa da, böyle devam etmekten vazgeçmiyoruz. Med cezir hayatlara devam etmek sürdürüldükçe, Türkiye insanı daha çok kayıplar verecektir diye düşünüyorum.
Birçok ülkede eşcinsel evliliğin yasallaştığı ve eşcinsellerin de aile olabildiğini görmek ne güzel.. O ülkelerde yaşayan insanların, bu konuda demokratik birer toplumda yaşadıklarını ve özgürlüklerinin o toplum hukukunca düzenlendiğini söyleyebiliriz. Avrupa başta olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde eşcinsel evliliklerinin yasal olmasına izin veren ülke sayısı her geçen gün artıyor.
Kanada: Aralık 2004'te Kanada Anayasa Mahkemesi, eşcinsel evliliklerin anayasaya uygun olduğunu kabul etti. Temmuz 2005'te Senato’nun da kabul etmesiyle kanun yasalaştı. Halen Kanada'nın her yerinde eşcinsel evlilikleri yasal kabul ediliyor. Hükümet evlilikler için ikamet zorunluluğu koymuyor ancak bu, Kanada'da yapılan bir evliliğin diğer ülkelerde kabul edileceği anlamına gelmiyor.
Hollanda: Hollanda'da eşcinsel çiftler, evliliğin yanı sıra her türlü yasal hakka da sahipler.
Belçika: Belçika 2003'te eşcinsel evliliklerini yasal olarak kabul eden ikinci ülke oldu. 2006'dan beri gay ve lezbiyen çiftler, çocuk evlat edinme hakkını da kazanmış durumda.
İspanya: İspanya 2005 yılında mevcut evlilik yasasına yeni bir cümle ekleyerek eşcinsel çiftlere de normal çiftlerin sahip olduğu bütün yasal hakları verdi.
Norveç: Norveç, Mayıs 2008'de eşcinsel evliliklerini tanıyan 6. ülke oldu.
Güney Afrika: Güney Afrika, 30 Kasım 2006'da eşcinsel evlilikleri yasallaştırdı. Ülke, dünya çapında eşcinsel çiftlere en kapsamlı hakları tanıyan anayasalardan birine sahip olmasıyla dikkat çekiyor.
Amerika Birleşik Devletleri: Amerika'da kanunlar her eyalette farklı işliyor. Bunun sonucu olarak eşcinsel evlilikler şu an sadece Massachusetts, Connecticut, Iowa, Vermont ve Maine'de yasal olarak gerçekleştirilebiliyor. New York eyaleti ise başka bir yerde gerçekleştirilmiş evlilikleri yasal olarak tanıyor.
Bu ülkelerin yanı sıra Finlandiya, Fransa, İngiltere, Danimarka, İsviçre, Almanya, Portekiz, İzlanda ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde de eşcinsel çiftler tamamen olmasa da yasal anlamda birtakım haklara kavuşmuş durumdalar.
Biz hala neyi bekliyoruz? Sıradışı yaşamlar olarak kabul edilmiş ve ülkemiz yasalarının tanımadığı aile oluşumlarımızla yaşamaya devam etmek mi? Yetecek mi? Öyleyse; aile mutluluğunun daim olmasını dileğim dostlar, ben sizleri çift kabul ediyorum!
Pınar Aktan