Hoş bir kadeh içinde en kırmızısından bir şarap, en iyi arkadaşını arkasına almış o müthiş soruyu bekliyorlardı... Ve beklenen soru tüm görkemiyle gelerek, hem manşetlere hem de bu yazıya ilham kaynağı oldu: Herkes gider mi?
Belli ki gece uzun ve efkarlıydı. Yorumlar dönmeye başladı bir bir...
- Gider, çok seversen gider, dedi biri.
- Hiç bir şey kalıcı değildir elbet gider, dedi bir diğeri.
- Gider, dedi tek kelimeyle bir sonraki.
Giderek ağırlaştı cümleler sonrasında...
- Onca emek harcarsın umursamaz gider, dedi bir arkadaş.
- Kimi ölünce kimi hevesini alınca gider dedi öteki arkadaş.
Derken ironinin kralını yaptı en geriden gelen bir başka arkadaş :
- Gitmezsen takıntılı/ saplantılı/ bağımlı derler. Gidersen ``sen de herkes gibisin`` derler. O yüzden yaşayan cesetlerle çevrili etrafımız.
Paylaşımı yapan arkadaş, güçlü duruşuyla gözümün gördüğü en nadide kadınlardan biri. Yazılanlara şöyle bir baktı ve dünya mı dönüyor başım mı misali içtiği şarabın rengini almış gözleriyle son noktayı koydu:
- İyi ya, defolup gitsinler o zaman!
* * * * * * * * * *
Şşşş, sakin :)
Gelin yazının giriş satırlarındaki bazı cümleleri açalım...
ÇOK SEVERSEN GİDER : Yürekten katılıyorum. Vıcık vıcık, aşırı kıskançlıklarla dolu, nefes aldırmayan bir ilişki bitmeye mahkumdur arkadaş! Birbirinin alanına ve haklarına tecavüz eden, iç içe geçmiş, öz saygı ve öz güven eksikliği yaşayan bir ilişkiyi kendini paralasan sürdüremezsin. Bir noktada arıza verir, eeaahh yetti beyaaa dedirtir.
Birini kuru kuru çok sevmek yerine akıllı uslu sev. Sağduyunla sev. Saçma sapan baskılarla hırpalama. Sevgi huzur vermektir. Güvendir. Neşedir. Sevgi güzel şeyleri paylaşmaktır.
HİÇ BİR ŞEY KALICI DEĞİLDİR, ELBET GİDER : Zorunda mı peki? Aşk çok da hesap kitaba gelebilen bir duygu değil ki. Beslenmediği takdirde bitebilir, bu kadar basit. Size iyi gelmeyen bir şeyi daha fazla sürdürmek istemezsiniz. Ayrıca niye sürdüresiniz, zorunuz ne? Çok derin anlamlar yüklemenin gereği yok. Ben onu çok sevdim o beni sevmedi. Sevmeyebilir.
Hem sen patatesi seviyorsun diye, patates de seni sevmek zorunda mı?
HEVESİNİ ALINCA GİDER : Bu niye bu kadar acıtıyor sizi? Demek ki yeterince beslenememiş ilişkiniz, demek ki enerjiniz elektrikler kesilene kadarmış. Kullanıldığınızı düşünmek mi sizi öfkelendiriyor? Haklısınız çünkü hevesiniz yarım kaldı desem bana da öfkelenir miydiniz? Gitmeseydi devam etmesine izin verecektiniz ama? Yapmayın, bu öfkeyle sorgulanacak, nefret duygularıyla anılacak bir konu değil. Hem ne bekliyorsunuz, sırf siz istiyorsunuz diye, sizi sevmeyen birinin ömrünüzce yanınızda olmasını mı? Bu sizi mutlu edecek mi? Hiç incinmeyecek misiniz? Zorunuza gitmeyecek mi?
Düşünüyorum da benim giderdi. Sevgisinin gerçekten bittiğini ve geri döndürülemez noktada olduğunu anladığım anda, gemileri yakar ve bitirirdim her şeyi. Beni artık sevmediğini düşündüğüm birinin hayatında olup kendime öz saygımı zedelemektense, payıma düşen acıyı yaşayıp hayata kaldığım yerden devam etmeyi seçerdim.
ONCA EMEK HARCARSIN UMURSAMAZ GİDER : İşte cümlelerin en afilisi bu. ``Ben bu ilişkiye çok emek harcadım ama o beni terketti`` demeniz, dertleştiğiniz kişinin size hak vermesini sağlar. ``Vay be terketti ha, amma da nankörmüş`` cümlesini duymak ayrılık acısına merhem gibi görünmekle birlikte aslında kendinizi avutmaktan başka bir şey değildir. Sizin pencerenizden bakıldığında her şey yolunda ve gitmesini gerektiren bir konu yok gibi görünebilir. Kabul edin yada etmeyin, şımarıklık yada başka bir şey deyin, onun açısından her şey yolunda değilmiş işte.
Geçen zaman ve harcanan emeğin hiç bir önemi olmasaydı bugünlere kadar değil gelmek, yakınından bile geçemezdiniz. Ama ortada zamanın ve emeğin olması, mutsuz giden bir ilişkinin sigortası olmamalı, bu çok büyük bir haksızlık. Bunu ne siz yapın, ne de size yapılmasına izin verin...
Evet sevgi emek, ama karşılıksız verilmesi gereken bir emek. Karşınızdakini ve kendinizi mutlu etmek adına harcadığınız emeği kimse size silah zoruyla verdirmiyor. Yapmak istemezseniz yapmazsınız, bu kadar basit. Beni kandırdı, ikna etti, inandırdı, yalancıymış türü kelimeler kendi geliştirdiğiniz bir tür savunma mekanizmalarıdır. Zira bırakın karşınıza çıkan insanın, en yakın akrabalarınızın dahi isteyerek ya da istemeyerek bunları size yapma ihtimali her daim mümkün. Emek harcarken her zaman için şunu düşünün derim: Eğer bu insan ansızın giderse ben ne kadar zarar görürüm? Ve maddi / manevi adımlarınızı ona göre atın.
Ayrıca, bir insan size minnet duyuyor diye sevmediği halde ömrünü sizinle geçirmek durumunda mı? Aynısı sizin içinde geçerli değil mi? Düşünün ki artık hiç bir şey hissetmiyorsunuz ve gitmek istiyorsunuz? Minnet ve şükran duygularıyla alıkonulmak ister miydiniz? Vicdanınıza oynanması hoşunuza gider miydi?
Gelmek ne kadar doğalsa, gitmek de o kadar doğal. Seviyorsanız sevgiyi beslemek ve bunun için emek harcamak zorundasınız. Aksi takdirde zaten baştan biter. Harcadığınız emeğe rağmen olmadı mı? Olmayabilir. Unutmayın bunu siz kendiniz için yapacaksınız zaten.
Hastalandığında pişirdiğiniz çorbanın ona ne kadar iyi gelip nasıl ayağa kalkacağına bakın. Zaten biri bu çorbayı pişirmeli öyle değil mİ? Dışarıdan biri bunu yapamayacağına göre, siz yapacaksınız. Sevgi birbirine destek olmak değil mi aynı zamanda. İyi günde kötü günde diyerek başlamıyor mu ilişkiler? Zaten olması gerekenleri yapıp, sonrasında da bak görüyor musun bunlara rağmen gitti demek, inanın sevgiye hakaret...
Ben birini mutlu etmeden önce bunun beni nasıl mutlu edeceğini düşünürüm. En basitinden bir sürpriz mi hazırlıyorum, ona bunu yaşattığımda neşeyle ve mutlulukla nasıl gözlerinin güleceğini ve bana nasıl sarılacağını hayal ederim. O sarılmanın beni ne kadar mutlu edeceğini, sırf o çocuksu çığlıkları duymanın bile kulaklarıma ve ruhuma nasıl iyi geleceğini. Her şeyi bir yana bırakır ve sevdiğim birini dolayısıyla da kendimi mutlu etmenin hazzını yaşarım.
Lütfen sizde bu pencereden bakın. İnanın her şey çok daha farklı olacak ve bu derinlik ufkunuza da yansıyacak. Öyle ``kendi kaybeder`` egosuna falan da girmeyin. Nasıl ki sizin karşınıza başkaları çıkabiliyorsa, onun karşısına da çıkacak. Başkaları da onu sevecek, hatta belki daha fazla sevecek, kimse bulunmaz Hint kumaşı değil.
İlla tepinmek ve ağıt mı yakmak istiyorsunuz, bana da seslenin, birlikte tepinelim. Yeter ki geçeceğini bilin, kendinize olan saygınızı, güveninizi ve inancınızı kaybetmeyin...
HAMİŞ : Hani mezara bile dik girecek kadınlar vardır ya, hani demir Lady diye tabir ederiz, işte bu yazının ilhamı da öyle bir periden geldi. Yüreğinin muhteşemliği yüzüne yansıyan, içindeki kız çocuğuyla inanılmaz barışık, her koşulda hayata meydan okuyan güçlü kadının en güzel örneği kendisi. Hayata dair duruşunu tüm kalbimle alkışlıyorum. Ve diyorum ki ``Şşş sakin, herkes gidebilir. Bu bir haktır, biz de gidebiliriz. Oluyorsa geliriz, olmuyorsa gideriz :))``
Işık ve Sevgiyle
Bilge Adam
|