-1 0 ?
Soru işareti olan yere ne gelir? Sizce de çok basit değil mi? Elbette 1 gelir.
Peki, yaklaşık 7 aydır çalıştığım iş yerinin asansörüyle, yorgunluktan bitap düşmüş bir haldeyken, -1 katından zemin kata toplasanız 7 kere çıkamıyor olmam ne ile açıklanır? Hırs, azim, kararlılık ya da uğursuzluk mu desek? Bence, bütün bunların toplamı bir duruş benimkisi!
Sizlere çok soru sorduğumun farkındayım. Ne, nerede, nasıl, ne zaman, neden ve kime sorulur bilemedim ömrümce. Mazur görünüz lütfen.
Lakin, sayıların ilahlaştırılıp, hesap cüzdanlarının kabartıldığı şu dünyada bizlerin de bir iki kelam etmeden, ardında bir iz bırakmadan ölmemize gönlüm razı gelemezdi. Ve ne mutlu ki buna gönlü razı gelmeyen bilge bir hocam (Bilge Adam) var. Zaten buraya kadarki saçmalıklara Bilge Hocam’ın beni desteklemesi münasebeti ile katlanıyorsunuz. Sabretmek sevdiğiniz ya da sevme ihtimaliniz olan kişilere karşı olurken, katlanmak sevmediğiniz ya da sevebileceğinizi düşünmediğiniz kişilere karşı olur. Bense, henüz beni sevmediğiniz ya da buna meyletmediğinizi düşünerek bana katlandığınızı varsayıyorum. Biliyorum çok karamsar bir düşünce ama huyum kurusun. Varsaymayı çok seviyorum. (Aman hocam duymasın. Varsayımlara pek bir kızar kendisi.)
Varsayalım ki 1 geldi… Hoş geldi sefalar getirdi. Buyrun 1’iciğim başköşe sizin.
Varsayalım ki 1: ‘’ Benim gibi asil bir sayıyı elbette başköşeye alacaktın. Almasaydın da görseydin dünyanın kaç sıfırı olduğunu.
Bu 1’ler hep böyledir işte. Değer vermeye görün anında şımarır, allanır pullanır. 1’iciğim dediğiniz her kim ve ne varsa, aniden çeker kendini, bir sıfır atar başınıza, kalırsınız dımdızlak. Aman dikkat edin.
E peki geldi de neden gitti? Madem gidecekti neden geldi dedirtir insana.
İşte ben bunu dememek için sayı gördüğümde kaçar kelimelere sığınırım. Çığırından çıkmaya yakın bir insan gördüğümde gider bir köpeğin başını okşarım. Bir bakış canımı yaktığında gözüm acıyana kadar kısar, karanlıkta karıncaları sayarım… Ve ben en güzeli susarım kana kana, yana yana. Ama yine de 1’ini kaybetmiş bir sıfır olduğunu bilmenin karşı koyulamaz hafifliğini taşırım her bir hücremde. Çünkü, sıfır başlangıç noktasıdır ve ben başlarsam, durmam.
Kat -1 Dıng! Kat -1 Dıng!
Vay be asansör kardeş de gelmiş. Yahu o kadar gelmez dedik, arkandan atıp tuttuk, hemen gelinir mi be? Sen de mi bana karşısın? Yüzümü kara çıkardın defol!!!
Asansör olmasın kaç yazar? Hepimiz 1 doğduk, 1 yaşıyoruz ve elbette 1 öleceğiz…
Ölmek demişken; morg ve gasılhaneler genellikle hastanelerin en alt ve en uç köşelerine yapılır. -1 ve -2. katlar daha bir münasip görülür hastane büyüklerimizce. Bize ölümü hatırlatmasın da hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayalım diye. Oysa hangi iklim tipinde yaşarsak yaşayalım, ölümün o soğuk nefesini iliklerine kadar işletir insana. Peki son kez soruyorum, evet evet gerçekten son. Gözden ırak olan, gönülden de olur mu? Olmaz. Olmamalı. Zira olması için hiçbir kalbi sebep göremiyorum.
Ve bu sefer sormuyor, söylüyorum: -1. kat yerlilerinden bir ayrık otuyum ben. Düşmüş olabilirim. Ama kalkmasını da bilirim. Sıcacık sevgileriyle kalbimden tutup kaldırabilen değerli 1’ilerim var benim. İnşallah sizler de benim kadar şanslısınızdır. Vicdanınız kadar huzurlu ve kalbiniz kadar temiz günlerinizde sizlere bol sıfırlı günler dilerim efendim. Ziyade olsun.
(Dipnot 1): Hocam, 315 numaralı çekirgeniz olarak size minnettarım. Siz ki patlıcan sevmeyen bu şahsa, patlıcan dolu bir menüyü gözün görüp, kalbin hissedebileceği bir yere yapıştırtıp, o menüyü yiyeceği günü beklemesine sebep olansınız. Çok yetersiz bir tarif oldu belki ama size olan sevgi ve saygımın en ufak bir yansımasıydı. İyi ki varsınız.
(Dipnot2): Bakın daha şimdiden koskoca 1 dünya DEĞER kattım bile hayatıma.
Ummayın, inanın. İnanırsak varız…
Ayrık Otu
|