Aşağı yukarı birkaç saattir ilk cümlemi yazmak adına kendimi hırpalıyorum. Ne karalamam gerektiğini kestiremememin aksine yazacak eşek yüküyle vaktim var. Aylaklıkta elime kimse su dökemez. Toplum normlarına göre oldukça yaratıcı olmam gerekirdi ama ta aksine… Artık utancımdan yazıyorum.
Ne mi yapıyorum? Lubunya kahkahalarının birbirinden hoş müzikleri bastırdığı konsepti belli olmayan bir kafedeyim. Her yerden irili ufaklı kediler var. Müşterilerin her biri birbirinden farklı, tımarhaneye benzeyen bir kafe, kendimi burada oldukça bilgin ve asortik hissediyorum. Bir koltukta oturup limonlu çayımı içiyorum ve saat tam olarak 14.33 suları… Çay içmem şaşırtıcı değil mi? Elbette utanmıyorum, sevmeyenlerim asla hayal kırıklığına uğramasın. Yıllardır sarhoş kahrına maruz bıraktığım okuyucularım beni benden hallice tanır. Ben öyle sizin bildiğiniz ayyaşlara benzemem. İstikrarlı ve düzenli bir alkoliğimdir. Endişelenmenizi gerektiren, ters giden hiç bir şey yok. Hala mütemadiyen içiyorum. Birazdan birkaç tek rakı içip beni özleyen evime gideceğim. Öncesinde mideme öpücük konduruyorum, gözünü boyuyorum. Kaptığım şifayı def etmem için istirahat halin de terlemem gerekiyor malum. Bu yüzden seksi tercih etmiyorum. Zaten hiç halim yok. Parmaklarım ancak kelimelerin üstesinden gelebiliyor. Rakı iyidir, mikroba kırar, ağız hijyeni önemlidir. Artık uyanınca seksin de bir hal çaresine bakacağız.
Benim az şımarık, bol ilgi arsızı, genç ve güzel, biraz vahşi ve tehlikeli sevgilim az önce bir üst paragrafımın, son birkaç cümlesine göz attı. Saçmalamalarımı ve içsel atıflarımı her daim beğendiğini vurgulayan kadın birden ‘Hiç hoş değil’ dedi ve burnunu tehditkâr bir şekilde diğer tarafa çevirdi. Sanırım hasta, bitkin dahi olsam ona her daim halimin olmasını duyurmamı tercih ederdi. Var tabi… Olmaz mı? Cesedimi bile hortlatacak arzular var ben de ona karşı. (Umarım bu şekilde mevzudan da yırtmışımdır.)
Yan masada oturan içlerinde tanıdık eşcinsel ve feministlerin de mevcut olduğu birkaç arkadaş diyaloglarının ortasında ‘mısırı buldun püsküllüsünü mü istiyorsun be kadın’ cümlesi geçti. Ben kulak misafiri olmadım, aktivistler haykırarak konuşmayı severler, tez canlıdırlar.
Mısırı seviyoruz ve çağrışımlardan zevk alıyoruz diye ‘Kadın çiçektir.’ pohpohlamasına benzer bir saçmalık yapmalı mıyız? Bilemedim. Şimdi de aklım buna takıldı. Zaten bendeki akıl kafamdan başka bulduğu her deliğe sığınıp ucundan tutuyor zaten.
Hem ‘am’ ne kadar kısa öz bir kelime değil mi? Net ve oldukça sert bir duruşu var. Alfabenin ilk göz ağrısı olan harf ile tam göbeğinden başka bir harf birleşmiş ve bir karakter oluşturmuş. Bazılarımız ona ‘cık’ ekini takıp daha yumuşak ve sevimli ya da güçsüz ve mağdur bir hale getirir. Ne alakası var ‘amcık’ nedir ya hu bildiğimiz ‘am’ işte. Daha korkunç lakaplar da var elbet; kuku, şeftali, kestane, kâse, 250 gram, cicişler gibi. Orada duracaksınız! Bu bir lakapçılık değil hor ve küçük görme yetisidir. Siz kimi kekliyorsunuz?
Şöyle bir utandığımız üstünü kapattığımız lezzetle yediğimiz sözde haltlara bakarsak hepsinin insanlık hali olduğunun farkına varırız. Mahalle bakkalından pet almanın utancı, kıyafetimize regl kanının bulaşmasının utancı… Hepimiz aynı bokun lacivertiyken nedir bu? Hamile kadının kocasını arzulaması fakat dile getiremeyişi veya histerik bir kadının daha vahşi bir seks talep etmesi fakat bunu utanıp paylaşamaması, erkek çocuklarının istemsiz ereksiyon hallerindeki utancı, ilk öpüşmenin utancı, ıslanmanın veya ıslanamamanın utancı, ilk boşalmanın veya boşalamamanın hatta boşaltamamanın utancı, mastürbasyon yaparken fark edilmenin utancı, uyku sırasında yatağa boşalmanın utancı, kadın doğum polikliniğinde kontrol masasında bacak açmanın utancı… Daha neler neler…
Memelerimizin maşallahı varsa koşmaya, küçükse desteksiz giymeye utananlarımız var. Denize girmeye utandığından yüzme bilmeyen insanlar tanıyorum. Onlardan biriyim. Şu an kendini beğenmişin tekiyim fakat yüzme hevesim kalmadı. Sevdiğimizi söylerken utanırız, sevdiklerimizin yakınlarıyla tanışırken utanırız. Yolda düşeriz ona bile utanırız. Cinsel mevzularda kadınların utançları daha yoğun sanıyorum. Fakat hiçbir konuda cinsiyetçi olamam. Utandığımız şeyler bize en iyi gelen hallerdir. Hiç olmadık bir toplantı da hapşırmak veya istemsiz geğirmek, osurmak, lavaboya gittiğimizde bağırsaklarımız düzenli çalışıyor diye kokumuzdan utanıp sıradakinden kaçar gibi gitmek… Hepimiz bunları yaptığımızı, yaşadığımızı biliyoruz. Hepimiz de göt var, sıçıyoruz. Sıçmayan var mı? Hepimiz sevişiyoruz, seks yapıyoruz. Yapmayan var mı? (Aseksüellere öpücüklerimi gönderiyorum.) Hepimiz yolda düşmüşüzdür, öyle değil mi? ‘Düşmez kalkmaz bir Allah iki gözüm falan’ diyor ve bu gitgide anlamsızlaşan metne noktamı koymuş oluyorum. Utanmıyorum.
Sevişirken, seks yaparken vs. soyunmayan bazı arkadaşlarımızdan da cinsel özlüklerini tekin tutup sonraki zamanlarda bahsedeceğim. Eğer bu konuda mail atıp özeleştiri veya şahsi psikanalizini aktarmak isteyen varsa atabilir. Sakın utanmayın, sakın.
Ogan İnsan
|