Zamanla, “insankızı” iletişim kurmayı asgari seviyelere çekiyor diye dem vuruyor ünlü makaleler; oysa bir anti-tez oluşturmak, benim durduğum noktadan bakıldığında hayli mantıklı görünmekte. Bana yakışanı yapıp, sorgulayıcı dilimden çıkan kelimeleri, henüz klavyede 8 ini kullanabildiğim parmaklara yolluyorum, yani yine eleştiriyorum.
Anti-tezim şudur ki; biz zamane sevgilileri ve dostları, haddinden fazla “iletişiyoruz”. Teknoloji denen nane de, bu iletişime dahil oluyor, ve hatta lezzetlendiriyor sohbetlerimizi. Beni, geçmişten gelen yaşlı bir teyze gibi algılamayacağınızı bilsem, cep telefonları ve sms çılgınlığıyla ilgili, iki çift laf ederdim. Ancak bu önyargıya mani olmak adına, “tek çift sualle” sizi düşündürmenin yerinde olduğunu düşünüp, kendimi tutmuyorum.
İşte o tek çift laf da şu; şu sıralar gözlemle sabit beni güldürürken düşündüren soru cümlesi: 160 karakterle sınırlı, üstelik sevimsiz kısaltma ve ikonlarla çevrelenmiş, tonlamalardan yoksun, bırakın edebiyi çoğu zaman medeni dahi olamayan bir üslupla tuşlara dökülmüş, günde 98897872847 kez atılıp tutularak, yazılı iletişimin romantizmini, içtenliğini, açıklığını sıradanlaştıran ve hatta bitiren, yanlış anlaşılmalara her daim açık; ten, nefes,mimik ve ses gibi nefis soslardan arındırılmış, sürekli cevaplandırılması gerektiğini ufak menüsüyle bize hatırlatan, bu sms denen şey hayatımıza girdiğinden beri, ne kadar doğru ve yanlış anlamalardan bağımsız , yazılı iletişim kurabiliyoruz?
Kurduğum şu 2736327 satırlık soru cümlesini hangi sms ile, kesintisiz ve anlaşılır paylaşabilirim mesela? Haddimi bilemeyerek, soru sayısını çifte çıkardığım noktada, sizi bu soruyla baş başa bırakarak, pek sevgili lubunya ailemizin trajikomik veya sadece komik iletişim yöntemlerinden bahsetmeye çalışacağım ki, biraz gülümseyelim.
Mesela bizim, hedef ve kullanıcı kitle olarak gayet aktif yer aldığımız bir msn dünyası var. Açıktır ki, toplumun bizi kucaklamamasının ve “ezici azınlık” saymasının bir sonucu olarak mecburen sıkça başvurduğumuz bir iletişim kanalı. Ben bu uygulamaya, ya da internet kullanımına mok atacak falan değilim. Her ne kadar, şu sıralar 3g mağdurlarından biri olarak, bu kanaldan bir türlü bağlanamasam da (Oysa ki sayın gsm operatörü bilse ki ben ilk defa birine bağlanmayı bu derece istemekteyim…) vazgeçemediğim şeylerden internet ve msn uygulaması. Ancak, hergün aksatmadan msn isim ya da nickini değiştiren kullanıcılara ben şahsen ulaşamıyor, dolayısıyla sanal flört/iş/organizasyon/tebrik olayına giremiyorum mesela. Bir gün ismi ‘happy girl” olan ertesi gün “sexy girl”, bir sonraki gün de “asi kız” olabiliyor. Bir de bütün bunlar beni yormuyormuş gibi, isminin önüne 6484 karakter boşluk, %&/()==??_-‘^^! Gibi noktalamalar, *~~ gibi kenar süsleri ve “yokum, yazma”, “gelince yaz” gibi kime nişan alındığı belirsiz bilumum emir cümleleri koyan arkadaşlarımız var ki, yüz yüze görüştüğümüzde isminin “Su” olduğunu söylediği an, bu kadar kısa bir ismi olmasına ihtimal vermeyerek, safça suratına bakarak “eee devamı? Bu kadar mı?” diye sorasım geliyor. İçinizdeki boşluk çok olabilir, belki sinirlisiniz ve emir kipleri kullanmaktasınız ya da hangi ruh halinde olduğunuzu bilemiyor, bir ?, bir !, bir . oluveriyorsunuz; fakat artık çoğunluk bu dışavurum hallerini kullandığından, dikkat çekici ya da kendini tanımlayıcı olamıyorsunuz maalesef. Öte yandan, daha orijinal fikirleri takdire açığız.
Bir bununla bitse msn huzursuzluğum(evet hayli huzursuz bir vakayım)… Bir de şu paranoyak eklentiler var! Diyelim ki arkadaşınızın avatar fotoğrafını merak ettiniz ve bir konuşma penceresi açtınız. İşte o merakınız asla msn ile sizin aranızda kalmıyor. Gidiyor arkadaşınıza bilgi veriyor: “ ‘O’ var ya ‘O’, bugün saat 17:25:34 te senin konuşma pencereni açtı ve 17:25:39da kapadı, biliyor musun?” Eşşeğin aklına karpuz kabuğu sokar gibi bilgilendirdiğinden, ‘Vay anasını…’O’ da beni takip ediyormuş meğerse. Acaba neden? Yoksa?” derken buluyor kendini, belki de yeni tanıştığınız o arkadaşınız.
Bu teknoloji, lubunyaların haddinden fazla yaratıcı dışavurumlarıyla birleşince, yorucu, mideye oturmasına mani olunamayan lezzetli fakat sağlıksız bir yemeğe dönüşüyor. Msni iletişim için değil de sohbet için kullanmak bir noktadan sonra mantık sınırımı zorluyor. Çünkü “sohbet” kavramı, daha keyifli, kahveli-çaylı, gülüşlü-cilveli, kahkahalı-göz kırpmalı olmalı. O şapşal, sarı ve toparlak suratlı cinsiyetsiz ikonlar duygu ve düşüncelerime baharat olamayacak kadar sarı işte… Belki abartıyorum, belli ki çok sıkılmışım… Belki de bir yeniliğe açım. Varsayın ki, ben eski kafalı biriyim. Siz yine büyük karakterli bir “D” şeklinde gülücükler fırlatın çevrenize, nickinizi ya da isminizi çiçekle, böcekle süsleyiverin. Listenin en başında yer almak için bir kesme işareti de kondurduysanız, uçuşa hazırsınız demektir… Sohbete devam :D ve arada bana da bir iki laf atın da, bu derece tepkili oluşumu utandırarak, şımartın beni. (İşte teknolojiyle aramdaki inişli çıkışlı, aşka yakın ilişkinin sonucu bu.)
İrtibatta ve esen kalın…
|