Şimdi size bir hikaye anlatacağım. Aslında hepimizin hikayesi bu. Başlığını hep aynı sandığımız ama içeriğinin de aslında aynı olduğu, tek farkı karakterlerin değiştiği herkese göre en acıklı hikaye. Ama benim derdim sizleri ağlatmak ya da koşa koşa açık bir tekel büfe aratmak değil :)
Ayrılık üstüne bir genelleme yapacağız beraber. `` Olur mu canım, ayrılığımın acısına genelleme nasıl yapacak bu kız !!`` ya da `` Hadi ordan canım !! Canımın acısını bir ben bilirim . `` diyen henüz yeni ayrılık-zede olmuş arkadaşların serzenişlerini duyar gibiyim. Rahat bir yere geçin ve arkanıza yaslanın. İşte size kıyametle eşdeğer gibi gözüken, altı milyar insanın içinde gelip de sadece sizi bulduğunu düşündüğünüz ayrılığın , sevgilisinden henüz ayrılmış bi yazarın gözünden yapılan genellemesi...
Öncelikle kafalarımız karışmasın diye ayrılığı dört bölüme ayırdım. Her bölümün tahmini sürelerde geliştiğini düşünmenizi istiyorum. Ama genellememe dahil olmayan bir detay var ; herkesin kendi ayrılığını hazmetme süresi. Şöyle izah edeyim ; kimimiz iki günde unutabiliriz , kimimiz 2 sene ama illaki unuturuz. Sakın itiraz istemiyorum . İnsanların annesi babası ölüyor artık en sevdikleri insanlar hayatlarında olmuyor. O çok sevdiğiniz sevgilinin de yokluğuna alışma süreniz olacaktır illaki. Kimse bilim kurgu filmlerindeki gibi hafızasından sildiremez kimseyi ama daha az hatırlayabilir haksız mıyım ? İşte bu bölümlerin süresi kişiden kişiye göre değişecek , kendiniz ayarlayın zamanınızı. Ben abartmadan bölüm süreçlerini ortalamaya indirgemenizi istiyorum .
BÖLÜM 1 : Ayrılığın ilk evresidir. Yüreğiniz paramparçadır. Terk edilen taraf sizseniz eğer ; neredeyse ne olduğunu bile anlamamışsınızdır muhtemelen ve içinizde benliğinizde kan gövdeyi götürmektedir. Değişik bir ruh haliniz vardır artık. Onun adını bile duymak istemediğinizi söylüyorsunuzdur fakat herkesle de onu ayrılığınızı konuşmak istiyorsunuzdur. Sizi teselli etmeye çalışanların eli ayağına dolaşmış durumdadır. `` Aman ya boşver onu zaten seni hak etmiyordu, tanıdım ben onu , ondan bir cacık olmaz `` diyen arkadaşınızın yakasına yapışıp :`` Ulan p*şt!! Sen benim sevgilimi nereden tanıdın nasıl tanıdın !`` Deyip onu pataklama isteği doğar sizde. `` Sen haksızdın be kardeşim , zavallı kız ne yaptıysa yaranamadı sana .`` diyeni de duvardan duvara çarpıp :`` Sen mi layıksın ona , ben layık değilim yani , onu mu kasdettin?`` demek istersiniz.
Artık değişik paranoyalara sahipsinizdir. Size hergünki gibi :`` Nasıl gidiyor ? `` diyen mahalle bakkalı ya da her zamanki mekanınızda her zamanki son içkiniz için :`` Bu da müesseseden , afiyet olsun ``diyen barmen , sizin ayrılığınızdan haberdardır. Size acıdıkları için sohbet ettiklerini ya da içki ısmarladıklarını düşünürsünüz. ``Yarab bu ne derttir?`` ya da ``Allahım neydi günahım ?`` larla başlayan şarkılara sığınarak , normal zamanda aklınıza bile gelmeyen tanrınıza daha bir bağlı ve onu da bu ayrılıkta kendi safınızda tutma çabası içerisindesinizdir artık. Sanki yerli yabancı tüm şarkıcılar sizi ağlatmaya yeminlidir ve tüm radyolar anlaşmış gibi slow aşk şarkıları çalarlar.``Bir tek dileğim var mutlu ol yeter `` şarkısına acayip takıyorsunuzdur. ``Hayır ben mutlu değilim , o da olmamamlı kardeşim `` serzenişleriniz vardır artık. Hayalleriniz aynı hayaller olmasına rağmen artık gözünüze eskisi gibi görünmezler. Mesela ; ileride satın alacağınız Esclade otomobilinizin resmi, arkasında küçük yeşil bir bahçesi olan dubleks evinizin hayali , tüm bunlar buğulanmış , sepya tonuna bürünmüştür artık. Herşey anlamsızlaşmıştır artık. Her zaman fazla sıcak içemeyi sevmediğiniz kahvenin biraz soğumuş olması hoşunuza gitmesi gerektiği halde gününüzü bozan en büyük detay olmuştur.Ef`e ef diye püf` e püf diye ayar olmaya başlamışsınızdır.
Onu rehberin ilk numarasına kaydetmiş olanın siz olduğunu unutarak , her elinize aldığınızda ekranında onun adını gördüğünüzde , günahsız telefonunuza, gsm operatörünüze hatta teknolojiye bile sırf onu hatırlattı diye ana avrat söversiniz. Her gün en az yüz kere onun numarasına mesajlar yazıp , kendi kendinize ona kızıp diğer mesajda özür dilersiniz ama bu mesajlar telefonunuzun giden kutusunu değilde taslak kutusunu doldurmaktadır. Sürekli onu izlemeye çalışırsınız, kimle ne konuşmuş , kime ne demiş , sizden bahsetmiş mi, nerde ne yapmış , tüm bunlar referandumdan , şehit cenazelerinden , kaybolan çocuklardan kısacası anahaber bültenlerinden daha önemlidir artık sizin için. Onun etrafındaki herkesi, ona potansiyel birer sevgili adayı yaparsınız. Aslında canınıza kastınız vardır artık ve bu yüzden kendi kedninizi yok yere kahr etmeye çalışırısınz.Hayataında biri olduğunu düşünürsünüz ve :`` Bulsun ! hahaha Sanki ben bulamam pehh `` gibi cümleleri sesli bir şekilde farkında olmadan umumi yerlerde dillendirirsiniz kendi kendinize. Etrafınızdaki herkese artık bacı gözüyle değil alıcı gözle bakmaya başlarsınız. Ama kimsenin ona benzemediğini farketmeniz pek fazla zaman almaz:) Ve bulduğunuz ilk duvarın dibine çöküp , dirseklerinizi karnınıza çekerek hıçkıra hıçkıra , utanmadan kimseye aldanmadan hatta böğürerek ağlamaya başlarsınız. Artık ne ihtiyaç anında camlarını kırdığınız kadim dostlarınız ne de sorgusuz mendil uzatan ıslak gözlerinize bile bakamayan kankalarınız bile teselli olamaz size.
2. Bölüm çok kısa bir süre sonra yayınlanacaktır. Nihan Yılmaz.
|