Unutulmasın istiyorum intiharım. Beni kirleten kadınların gözleri gezinsin istiyorum bu satırlarda… Ve ölmek istiyorum mütemadiyen. Sonra nefesimi tutup, yaklaşıyorum ölüme. Bir esinti soru soruyor, geçmiş giriyor boğazımdan ciğerlerime akarcasına. Dilimden bir parça ‘hiç’ çıkıyor, sonra küsüp gidiyor sorgucu Azrail. ‘Sen’ diyor, ‘Bu dünyada yan bence, öyle güzel yanıyorsun ki öldürmeye kıyamadım, seni şeytana hediye edemem. Yan bakalım, kül ol…’
Azrail’in adaletini sorguluyorum, ona işkenceler ediyorum tüm sevimliliğimle. Soyuyorum onu siyahlığından, kemiklerini kırıyorum, dişlerini döküyorum, gözlerini oyuyorum. Alevlerim eteklerine sıçrıyor. Dört duvar arasında yangınlara maruz kalıyor, birlikte yanıyoruz. Bana vermen gereken ölümü hangi masum ruhsuza vermeye gidiyordun?’ diyorum. ‘Sen işini iyi yapmıyorsun. Hani ecelime razı olacaktın, hani kurtaracaktın beni bu uzun işkenceden? Hani beni azat edecektin kalplerden? Hani bir tek benle savaşacaktın sen? Tüm gücünle girecektin damarlarımdan, kalbimi patlatacaktın, beynimi eritecektin, düşlerimi gerçekleştirip, gerçeklerime korkunç bir son olacaktın. Gücümü alacaktın hani, şefkatime ortak olacaktın?’ ‘Korkaksın, acizsin. Yan bakalım, kül ol…’
Kıyamıyorum, vazgeçiyorum. Tükürüyorum üstüne bir dolu gözyaşını, sönüyor… ‘Sen’ diyorum, ‘Bu dünyada sön bence, öyle güzel sönüyorsun ki yaşatmaya kıyamadım, seni tanrıya hediye edemem. Sön bakalım, yok ol…’ Ben sevmeyi de öldürmeyi de bilirim. Tanrıyı sevip, kulu öldürebilirim. Sen de bir kulsun zavallı melek. Bu işi senden daha iyi yapabilirim. Leyla’dan geçerim… Irzına geçerim, çiğner geçerim, yakar geçerim, öldürür geçerim. Mevla’dan geçemem. Ben seni aşarım. Ben şahit olduğum tüm âşıklara ait düzmece hikâyeleri, destanları aşarım, çoğuna şaşarım. Beni anlatamayışlarına, anlayamayışlarına şaşarım. Benim hâlbuki şeytanla tanrı arasında duran, yasak elmanın çekirdeği olan… Ezelden beri anlatılan ama hiç bitmeyen günah benim.
Ölümsüz olmak istemiyorum artık. Şahit olduğum tüm o hırs, gösteriş ve yalandan uzak bir yerde yok olmak istiyorum. Kıymetimi bilmeyen tek bir kalp bile atmasın! Beni mükâfat olarak vaat ettiğin fanilerin, kalplerinde birden fazla kişiye tanzim edilmeyi hak etmiyorum. Kevaşenin, yalancının, vefasızın diline, beline, bacağına akmak istemiyorum. Sahte zevk hıçkırıklarını duymak istemiyorum artık. Üstüne kusmak istiyorum Venedik’teki sandalların, Eiffel kulesinin romantik tepesine oturtmak istiyorum ihanet denen kahpeyi. Bölüşmek istemiyorum adımı kendine Makedonya krallarının penisi değerini biçen nefret şairleriyle. Gün batımını yarıda kesip, indirmek istiyorum âşıkların tepesine şimşekleri… Aptal bir aşk filminde, saçma bir televizyon dizisinde alt yazı geçmek istiyorum sinkaflı küfürlerimi… Ben kırmızı falan da değilim aptallar. Kan o bulaşan tenime.
Hayallerimi yerle yeksan eden yeni yetme aşk cengâverlerinin kanına bulandı ellerim. Tırnaklarımın arasında kirli etleri, dudaklarımda ıslaklığı var herkese tanıdık tatlarının. Ben tatmin olamamaktan yoruldum. Sevgisiz, aidiyetsiz sergileri basıp, içine etmek istiyorum tüm şaheserlerin… Hani şu saçları beline düşen çirkin kızdan bozma kadınların yağlı boyandığı tuallere yatırmak istiyorum vahşi güzelliklerimi… Bir tanrıça yaratıp herkesten çocuk peydahlatmak istiyorum, sanat için. Gelecek vaatlerini, ölüm fermanlarına geçirmek istiyorum ‘planlı adam öldürme ’ye teşebbüs olarak.
Kirletmek istiyorum şanını, tahtını, tacını adımı ağzında kirletenlerin. Yıkıp geçmek istiyorum, sözde ‘âşık’, sözde ‘sevgili’ korkak tanrıların soytarı tezgâhını. Yemeklerine, yani lezzetli bedenime zehir katmak istiyorum, ben koynundayken başkasına acıkanların. Elbette dilimle planladım bu seri cinayetleri. Dişlerimden damlayarak karışacak ‘dürüstlüğün’ ve ‘gururun’ zehri aciz kanlarına… Tıslayarak uzaklaşacağım, çıngırağımı sallaya sallaya… Başım dik çıkacağım tüm cinayet mahallerinden hallice ruhlardan. Teslim olmayacağım menfaat kafeslerine. Öldür beni.
BENİM ADIM AŞK… VE ARTIK ÖLMEK İSTİYORUM.
Gece DEMİR
|